6 Aralık 2008 Cumartesi

Issız Adam # 3


Bir filmki; yaşanmışlık garantisi verilen Issız Adam ve bir fiil ki, dünyanın manası üzerine çark ettiği; gitmek.

Bana göre fazla tat vermeyen ilk perdenin ardından ısrarla o içler acısı nihayete koşan son sahnelerin yer yer sessizliklerindeki ahalinin burun çekme yarışı filmin namı kadar etkili olduğunun belgesiydi. Bu denli etki yaratan bir yapıtın teknik detayına inmekte şu an itibariyle edepsizlik olur herhalde.

İçeriğe gelince; yine virgülle devam eden ölümsüz bir aşk hikayesi, ayrılığın bir başka varyantı. O nokta konulamadıktan sonra ölüme sebep vermeyecek şekilde çile çektirecek bir tümör olur insanın beyninde, o dakika itibariyle de kafanı duvarlara vursan nafile…

Ölüme sebeb vermeyecek şekildeydi ya hani, acaba o hissiyatı yaşarken ölmek çokta umrunda mıdır insanın? Gidenin ardından türlü türlü eziyetlerle sürdürülen muallaki bir hayat, acabalar ve keşkelerle dönüp duran alkol tedavileri ! Umrunda olmayan, sanki baştan savma dönen dünya ve sen bunları yaşarken aklının hangi ölü hücresinde kaldın uğruna kendinden geçtiğinin?

Kısacası üzerine çok şey düşünülüp yazılacak cinsten bir film.Zaten bittiğinde de olayı izleyiciye devrediveriyor.Kendisi beş sene sonrasına gün alıyor hayattan ama kim bilir kimin kaçıncı ayına veya senesine denk getiriyor…

2 yorum:

blanka dedi ki...

özkana merhabayla başlamak lazım bloga :)
yeni kan yeni nefes :)

pAtriot dedi ki...

nerden girsem nerden saydırmaya başlıyayım bilmiyorum.. sessizce izlemedeyim :)