Sosyal demokrasi kapitalizmin gazını alan ve 2.Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik ve siyasal bir hareketten başka bir şey değil. Oysa insanlar; sosyal demokrasinin yüzyıllardır dünya üzerinde yaşanan bir şey olduğunu sanmıyorlar mı deli oluyorum! Althusser'in sosyal demokrat tanımını da tam burada vermenin yerinde bir davranış olduğunu düşünüyorum. Althusser, Devletin İdeolojik Aygıtları kitabında, sosyal demokratları kapitalist düzenin 'dürüst' yöneticileri olarak adlandırır. Dürüst vurgusuna dikkat çekmekle kapitalizmin vahşileştiği ve emekçi sınıfın üzerine baskıların arttığı dönemlerde, bu sosyal demokrat yönetici (politikacı) tipi sola ait kendince uıygun gördüğü bazı politikaları alır, yontar ve ezilen sınıfın refahı için uygulanmaya konması adına politika arenasına kırmızı pelerini ile konardı. Tabii burada boğanın kendisi kapitalizmi simgelemiyor.Arenada boğa güreşini izleyenler ezen sınıfın temsilcileridir. Tribünlerde; sermayedarlar, kompradorlar,toprak ağaları,rantiyeler, burjuvalar ve beyaz yakalılıar vardır. Boğa ise malum ezilen sınıfları temsil eder ve sosyal demokrasinin elindne ya ölecektir ya da sürünecektir son tahlilde. bence sosyal demokrasinin güreşi budur. Ki zaten 80 sonrası kapitalizmin sosyal demokrasiye ihtiyacı kalmamış, bir köşeye atmıştır.
Gelelim asıl meseleye... Türkiye'de sosyal demokrasi,Avrupa'dan esen rüzgarlar ile önce Ecevit'in daha sonra da Deniz Baykal'ın elinde muhalefetlerle,koalisyon ortaklıkları ile ve baraj altında kalmalar ile savrulmuştur. Dağlara taşlara "Umudumuz Karaoğlan", "Halkçı Ecevit" sloganları yazılan sosyal demokrasi arayışları slogan ötesine geçememiştir. Sol adına hareket ettikleri sanılan bu liderler, partileri burjuva ve elit kesimlerin oyuncağı yapmışlardır.Solla hiçbir şekilde uyuşmayan rantiye peşinde koşan bu kesimler, halkı hiçbir zaman düşünmemişler, halkçı hiçbir zaman olamamışlardır. Kapitalist düzenin dürüst yöneticileri kendileri dürüst olsalar bile ,kendi parti teşkilatlarında yaşanan rant ve koltuk kavgalarına göz yumarak, kendi kendilerini tasviye ettiklerini hiçbir zaman kabul etmemiştir. Türkiye'de sosyal demokrasinin hali budur. Bugün hala Küçükömer'in Türkiye'de sol aslaında sağdır, sağ da sol iddiası, geçerli olabilmesini çokça bu liderlerinin ve kendi çevrelerindeki dalkavukların hareketlerine borçludur.
Hangi CHPdiye sorduğumuz da ise 6 ilkesine sahip çıkan diye cevaplamaktan başka bir seçeneğimiz olamaz! iktidar olmayı değil, tavandan tabana muhalefette olmayı isteyen, yüzde 10 olsun bizim olsun seçim politikaları ile hareket eden CHp bırakın iktidar olmayı , bir sonraki seçimde tarihteki yok olan partiler arasına girmeye mahkumdur. Bugün Deniz Baykal'ın istifası ile CHP bu katı ve yanlış poltikasını kırma şansını elde etmiştir. CHP'lilere düşen değişim sürecini istemek, yeni bir liderle yola devam etmek,partiyi elit kesimlerin elinden alarak, ezilen sınıfa inerek poltikalarını ona göre şekillendirmektir. Aksi takdirde statükoyu sürdürmek CHP'yi bitirir.
Deniz Baykal ise 2.istifası ile artık bir daha geri dönmemelidir. Manevrasal hareketler ile 3.kez CHP'nin başına geçmemelidir. Böyle bir hareket zaten olmayan sempatiyi, derin bir antipatiye dönüştürecektir.
Pensilvanya Eyaleti'ne samimiyet mesajı gönderen bir Deniz Baykal neyi amaçlamıştır onu da ilerleyen günlerde göreceğiz.
Komplo Teorisi Notu: Sanırım ortaya atılan bir iddia bugün bana biraz mantıklı gelmeye başladı. ABD'nin AKP'yi bitirme planının ilk parçası CHP'nin liderini değiştirmekten mi geçiyor komplo teorisi de bir kenara ileride tekrar bakılmak üzere bırakılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder