Alakasız bir zamanda , alakasız bi yerde başlamıştı hikayemiz. Ajanslara son dakika haberi diye düşmüştük. İşin komiği kontratlarımız bile devam ediyordu. İstanbul'dan uzak bir yerde el sıkışılmıştı işte. Kafa yapıları uymuştu , leb demeden "çorumun yeraltı kaynakları" ile ilgili sohbet eder olmuştuk.
O da 4-4-2 den hoşlanıyordu ben de , her maçım üst bitsin istiyordum , sıkılmıştım 1-0 , 1-0 maç kazanmaktan.
Fifa'lara verildik , Cas'lara gidildi , bir sürü tazminat ödedik ( maneviler daha çok) ama mutluyduk. Birlikteliğin sinerjisi takıma da yansımıştı , Kolej takımı gibiydi aşkımız.
İlk sene şampiyonluk , 100 gol barajı aşılmış , Şampiyonlar Ligi'nde gidebildiğimiz yere kadar gitmiştik.
2. sene...3.sene
Neden böyle olmuştu. Bir hafta 1-0 , diğerinde 2-2- , öbür hafta 0-4 ..Sonra 4 hafta maça çıkmıyorduk , hükmen mağlup oluyorduk bile bile..
Hani Başkan takımı yalnız bırakır ya deplasmanda , ya da yönetim kurulu. Öyle oluyordu. Tatsız tutsuz maçlar , yabancıydık birbirimize.. Ve bilerek kırmızı kart görüyorduk noel tatili öncesi.
Artık eski teknik direktörler özlenmeye başlamıştı. Haber yolluyorduk menajerler aracılığı ile..
Ve birgün bavulu toplayıp gitti..Hiç bir foto muhabirini yollamadım , hiç bir seyirci grubu hoşçakal demedi.
Her gün u.e.f.a.com a girip bakıyorum bir haber var mı diye?
En iyisi futbolu bırakmak artık. Bodrum'daki yazlığıma çekilip , TV8'e çıkmak istiyorum yazları , omzumda papağanımla..
Tribün Dergi'den refet'in yazısıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder