17 Kasım 2008 Pazartesi

Issız Adam #2


Çağan Irmak! Sinemanın öykücüsü. Öykücü değil yalnız. Sinemaya ait öykülerin üstadı. 5.filminde böyle başarılı olursa ben kendisini üstad yaparım. (Maliyeciyiz ya kağıt üzerinde, diplomanın soğuk mühründe, neyse...)

Sevgili kardeşim Emre'yi ve diğer bütün sevdiğim insanları derinden etkilemiş bu film. Ama ne film... Öykü ve sinemanın görselliği öyle bir buluşmuş ki, insanın birazdan İstiklal'den hızlı hızlı yürürken Ada'ya çarpacağı geliyor, Issız Adam'ın restoranında penne fetucini yiyeceği geliyor. İçine alıyor film... Ve ilk perdenin sonunda başka bir evrende uyanıyorsunuz. Ve ikinci perde... Hayatlarımız... Acılar ve hatalar... Hayallerimiz. Hepsi peşpeşe akıp gidiyor beyaz perdeden!

Giden ve geride kalan, ikisi de acıyormuş ama hangisi daha çok acıyormuş filmden çıkaramıyoruz bunu. Çağan Irmak bize bırakıyor bunu. Bir bakıma da hangisi sizin öykünüz diyor! Emre bu konuda yazmış aşağıda var, onu da okumuşsanız üstüne ben de bir tirad geçmeyeyim.

Ben ağlamadım. Ama fena takıldım. Ve benim için de Ada'nın dediği gibi "ikimize mutlu bir son yazdım"! Hep takılırım buna. Birileri hayatınıza girer ve sonra çıkar! Bir sondur o an ama, düşünürsünüz devam etseydik ikimizin birlikte olduğu son nasıl olurdu diye... İşte ben oraya takıldım!

Çağan Irmak bizim günlük hayatta yaptıklarımızı, yanlışlarımızı,sevinçlerimizi,korkularımızı, hatta ettiğimiz küfürleri sinemanın büyüsüne o kadar güzel işliyor ki; bizim farkında olamadığımız bir hayatın dışına çıkartıyor. İnsanın sine(masal) öyküsü bu diyor...

Yıllar sonra karşılaştığımızda hep "iyiyiz"deriz. Aslında içerlerde bir yerde iyi değilizdir o an... O an değilizdir! İnsan işte acılarını ve yaralarını taşıyor içinde, en dibe gömse de... Bir gün "iyiyim" diye geçip gidiyor! Ama o an aslında... Neyse...


2 yorum:

blanka dedi ki...

neyselerden bıktım...
karşılaşmayı bekliyorum.

blanka dedi ki...

neyseler fazlalaşmaya başladı...
durumlar fena...