25 Şubat 2011 Cuma

I Will Survive

Veda nedir? neden yapılır? Hayır hayır veda eyleminden bahsetmiyorum, Veda'nın neden yapıldığını; içine nelerin katıldığından bahsediyorum... İroni falan da yapmıyorum. ne var ulan bu vedanın içinde, ne var ki o kadar roman,senaryo,şarkı,türkü, film yapıyoruz üstüne... her şeye bu dünyada anlamlar yüklemeye çalıştığımız gibi vedaya da anlam yüklemeye çalışıyoruz, o salak ve içini çoğu zaman boş şeylerle doldurduğumuz beynimize vedanın ne kadar kötü, ne kadar bedbaht bi şey olduğuna dair sinyaller yolluyoruz... sanki veda ettiğimiz her şey çok güzel veya çok anlamlı... Amcam mesela sigara ile vedalaştı ve mutlu işte haydi mutluyu geç adam sağlıklı artık, en azından Türk standartlarında bir kötü alışkanlığına veda etti! veda diyince sahne şöyle açılıyor gözümüzün algıladığı açıda: dış:kız ve erkek yüz yüze bakmaktadır... yağmur sağanağa dönerken, kamera kıza zoomlar: -Erol ben gidiyorum bu şehirden, der! Böylesi ancak filmlerde olur zaten yok öyle vedalar, bi düşünün bakalım nasıl veda ettiniz sevgilinize, ailenize, doğup büyüdüğünüz şehre ya da bilmem neyinize...
Veda neyden yapılıyor? biraz gözyaşı, biraz acı sos (makarnanın ya da köftenin üstüne güzel gidiyor) biraz da insanın hamurunundan kopan bir parçayla mı? (o hamur keşke sadece insanda olsa, siz hiç yavruları zehirlenen ve katledilen bir anne köpeğin gözyaşlarını ve yavrularını her delikte arayan o içgüdüsel hareketlerini gördünüz mü? ben gördüm!) veda hiçbir şey aslında sadece ademoğlunun yaşadığı şeylerden biri, yalın ve hep aynı çerçevede kalan...
Benim için veda ölmek ya da ölen birine toprak atmaktan ibaret! Asıl veda o işte, bu dünyada bir daha varlığına dokunamayacağınız ya da hissedemeyeciğiniz şeyin ölmesidir veda! gerisi... gerisi yok!

Sonuç olarak İstanbul! Sana veda etmiyorum , daha önce bir kez daha olduğu gibi (takriben 8 yaşındaydım) bir süre görüşemeyeceğiz! Biraz özlem olacak tabii bende... ama şairin dediğini bozarak söyleyeyim: "Lüleburgaz'ın en çok İstanbul'a dönüşlerini seviyorum..." Bu 2. ayrılışımız İstanbul... İlkinde o Topkapı'da -şimdi yerinde yeller esen Anadolu otogarında- gözyaşları içinde biraz da şaşkın ayrılırken senden, bir gün geri geleceğimi biliyordum... tam 12 sene sonra geri döndüm sana... şimdi bir kez daha ayrılıyoruz ve bu yukarıda da dediğim gibi bir veda değil, kısa süreli bir ayrılık. (süreyi yeminlen bilmiyorum!) Bir gün elbet buluşacağız...

Not: Zaten iyice kişiselleşen bu yazıya bir kişisel şey daha ekleyeyim... İlk defa İstanbul'dan ayrılıp taşındığım bir şehire Bahar'da gidiyorum! Bak bu bir ilk hayatımda... Göçebeler hep kış öncesi yani güzde giderler yeni yurtlarına... hep öyle yaşadım hayatımı, o yüzden güzleri sevmem pek! Ama şimdi bahar ayında gidiyorum başka bir şehre... Haydi...

Liverpool Sevgisi


Carolin Wozniacki Katar'da katıldığı turnuvada ısınırken.

22 Şubat 2011 Salı

Sürgündeki Prens

Başlığı Mustafa'dan çalayım. Onun son Eskişehir günlerinin lafıydı bu. Bu aralar bizim takımın lakabı olabilir aslında.

İkinci yarının ikinci maçı olması gereken Hatay maçı sahamızın durumu nedeniyle ertelenmişti. Federasyon bu hafta içi oynanmasına karar vermiş. Benimde dün gece haberim oldu bu maçtan.

Ünye maçı Kırklareli'nde oynanmıştı. Bu maçı da Babaeski'de oynadık.Hikayeyi geçelim de maça gelelim artık.

Burgaz'ı en son seyrettiğim maç Bayrampaşa deplasmanıydı. O takımdan bu takıma bir kaç değişiklik var. Kaleci-sağ bek-sol açık ve forvetimiz değişmiş. Sol kanatta başlayıp sağ kanatta bitiren eski oyuncumuz Emre Atalı dışında gelenler fazlasıyla yarar sağlamış gibi görünüyor.

Maça fırtına gibi başlamak denir ya. Bugün Burgaz oyuna öyle başladı. İlk 15 dakikada Hatay sahasından çıkamadı. Bi ara oynadığımız takım grubu sürklase eden Hatay değil mi acaba diye düşünmedik değil. Golü atacağımız her türlü belliydi. Ama gol Hatay sol bekinin Serdal'dan çalım yemekten bıkıp ceza sahasında tekme atmasıyla kazanılan penaltıdan geldi. Golü Mehmet Uzun'la bulduk. İlk yarıda bazı fırsatlar yakalasak da olmadı atamadık.

İkinci yarı başıyla Hatay takımı az biraz diş göstermeye çalıştı ama Burgaz biraz ileri çıkınca pozisyona girmeye tekrar başladık. İkinci golü yan toptan Cabir'in kafasıyla bulduğumuzda oldukça rahatladık ama maçın asıl kopma noktası Hatay'ın 10kişi kalması oldu. 3. gol ise aslında tam anlamıyla şaheserdi. Serdal çalımlarla sıfıra indi içeri çıkardı, yeni 9numaramız Gökhan öndirekte topa ayak koydu ve maç iyice koptu. Burada 4.golü anlatmadan önce Gökhan'dan bahsetmek lazım öncelikle. Fizik olarak gayet iyi. Uzun boylu, sağlam, öyle kolay yıkılmıcak gibi duruyor. İlerleyen maçlarda daha dikkatli izlemek lazım kendisini. 4.gole gelirsek Emre Atalı'nın yerine giren Ercüment'in içeri açtığı topu Hatay'lı defans oyuncusu kendi kalesine yolladı.

Takım beklediğimden çok iyiydi. Özellikle defansta açık vermemek çok iyiydi bence. Hafta sonu Menemen ile oynayacağız. O maç da Babaeski'de olacak diye konuşuluyordu tribünde. İnşallah Babaeskililer bugün tribünde gösterdikleri tavırları(rakip takımı alkışlamak, gol kaçırdığında ahlanmak vahlanmak vs.) o maçta göstermezler.

Takım için ise son cümlem; Umutlandırdınız, utandırmayın!

14 Şubat 2011 Pazartesi

Fenomen!


''Gerçek'' Ronaldo futbolu bıraktı. İzlediğim en iyi golcü. Hoşçakal Şişko! :)

11 Şubat 2011 Cuma

Ünye Maçı

En son ne zaman puan tablosuna baktık bilmiyoruz. Hoş Burgaz'ı en son ne zaman izledik onu da hatırlamıyoruz. Şimdi de maçlar Kırklareli'de oynanacak diyorlar. Ne diyelim Boz Baykuşlardan çalalım sloganlarını. Bu saatten sonra bize de her yer deplasman...

Ha unutmadan maç pazar 13:30'da!