29 Haziran 2009 Pazartesi

Sen Benim Şarkılarımsın-Gündoğarken



"sanki hiç gitmemiş hep var gibi
bir sırrı herkesten saklar gibi
sessizce sokulup ağlar gibi
yanımdasın..."

Yorum falan yok bu gece, öyle işte...

26 Haziran 2009 Cuma

Öbür Dünyada Herkes Moonwalk Yapabilir mi?

Gece gece öğrendim, Jackson ölmüş.Ne yaparsa yapsın bir sanatçı -hani şu yaratıcı olanlardan,fark yaratanlardan bahsediyorum Türkiye'de bolca olan asalaklardan bahsetmiyorum tabii ki- nın müziği ile hatırlanmasından yana olmuşumdur her zaman... Onu da şöyle açıklarım, naparsa yapsın ben sadece bu adamın müziğini beğeniyorum... Gerisi kendi hayatı! İşte o da bu hayatı yaşadı ve gitti.

Onur'un da (http://medreruno.blogspot.com/) yazdığı gibi çocukluğuma ait bir şey daha yok artık... Daha önce konuşmuş muyduk bilmiyorum ama benim de aldığım ilk yabancı albüm Dangerous'tı...


Güle güle Jackson'ların Micheal'ı...

25 Haziran 2009 Perşembe

Yağmurun Yağması İyidir

Sonra o gider sesini yıkardı
Telefonda saatlerce seviştiğinden
O diye biri vardı galiba
Ağzı da iyice vardı galiba
Gece çiçeklerinden bir orman
Pejmürde atlar pahasına

Bira içerken saçları uzun
Parmakları korkunç ve kalabalık
Bir gece Aksaray' da hiç unutmam
Yüzümü ellemişti galiba
Denize doğru gittikçe artan
Bu yüz benim yüzümdü olsa olsa

Yakasında kocaman bir düğme
Sevinci bitiştiren acıya
Ayıran kuşkuyu inançtan
Yağmurun yağması iyidir
Bir çerkez mızıkası gibi rengârenk
İki adet kuş çantasında

Cemal Süreya-Göçebe-1965

Sıcak bir yaz ikindisinde, bünyenin yağmura olan ihtiyacını şiirle gidermeye çalışmak ... Biraz serinlemeye çalışmak... Kaç gündür aklına bu şiirden dizeler geldiği halde, bir türlü Sevda Sözleri'ni açıp bakmamak... Sonra bunaldığın bir anda -ki nefes almanın bile zorlaştığı bir anda- şiirle tıkanmışlığını gidermek, ruha biraz aragaz verip yola devam etmek... Yağmur da yağarsa yolda, bak şimdi...

23 Haziran 2009 Salı

Nice Yıllara!!!

Blanka'nın doğum günü bugün. Kendisine sanal da olsa süslediğim bu pastayı hediye ediyorum. Nice yıllara kardeşim, hep birlikte...

22 Haziran 2009 Pazartesi

Tell Me Baby-RHCP



They come from every state to find
Some dreams were meant to be declined
Tell the man what did you have in mind
What have you come to do

No turning water into wine
No learning while you're in the line
I'll take you to the broken sign
You see these lights are blue

Come and get it
Lost it at the city limit
Say goodbye
'Cause they will find a way to trim it
Everybody
Lookin' for a silly gimmick
Gotta get away
Can't take it for another minute

This town is made of many things
Just look at what the current brings
So high it's only promising
This place was made on you

Tell me baby what's your story
Where you come from
And where you wanna go this time oh
Tell me lover are you lonely
The thing we need is
Never all that hard to find oh
Tell me baby what's your story
Where do you come from
And where you wanna go this time oh
You're so lovely are you lonely
Giving up on the innocence you left behind

Some claim to have the fortitude
Too shrewd to blow the interlude
Sustaining pain to set a mood
Step out to be renewed

I'll move you like a baritone
Jungle Brothers on the microphone
Getting over with an undertone
It's time to turn to stone

Chitty chitty baby
When your nose is in the nitty gritty
Life could be a little sweet
But life could be a little shitty
What a pity
Boston and a Kansas city
Looking for a hundred
But you only ever found a fifty

Three fingers in the honeycomb
You ring just like a xylophone
Devoted to the chromosome
The day that you left home

Tell me baby what's your story
Where you come from
And where you wanna go this time oh
Tell me lover are you lonely
The thing we need is
Never all that hard to find oh
Tell me baby what's your story
Where do you come from
And where you wanna go this time oh
You're so lovely are you lonely
Giving up on the innocence you left behind

Tell me baby what's your story
Where you come from
And where you wanna go this time oh
Tell me lover are you lonely
The thing we need is
Never all that far to find oh
Tell me baby what's your story
Where do you come from
And where you wanna go this time oh
You're so lovely are you lonely
Giving up on the innocence you left behind

Herkesin bir hikayesi var! Seninki ne?

20 Haziran 2009 Cumartesi

Enezzzzz


Geçen sene iyi bakın buralara deyip gidivermiştim. Daha o günden yazın çok zor olacağını görmüştüm.Şimdiyse bu yaz için umut doluyum. Herşey çok güzel olucak...

19 Haziran 2009 Cuma

Yine Aynı Şarkı


Lüleburgazspor Kulübü’nde Olağaüstü Genel Kurul kararının alınmasının ardından şok bir gelişme yaşandı. Lüleburgazspor Kulübü Başkanı Siyami Aslan, 3 Temmuz 2009 tarihinde yapılacak olan Olağanüstü Genel Kurul’dan sonra Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı bırakacağını söyledi.

Her sene her sene aynı terane...

18 Haziran 2009 Perşembe

Tierra Del Fuego

Şarabı ben buldum alması senden kardeşim :) Hiç olmadı saklarsın hatıra niyetine...

Aha da burdan alabilirsin... :)

Nobrablığın Sonu



Hadi biz anladık bira bu kapağın altında da sizin nobranlığınızın sonuçlarını, haysiyetsizliğinizin sonuçlarını kapatabilecek bir kapak var mı acaba?



Bu sadece F.Ülker bağlamında değil her takım yöneticilerinin yaptıkları açıklamalarının sonuçlarını düşünmemelerinin bir sonucudur aslında dün gece yaşananlar.

Ayrıca bol sulu geçen 33.hafta sonrası 5maç almıştı Galatasaray. Bu yaşananların cezasını çok merak ediyorum.

Kore'nin Kuzeyi


Kuzey Kore Dünya Kupası'na gidiyor! Dünya siyasi sahnesinde çokça adı geçen Kore'nin Kuzeyi ,Afrika'da bu sefer futbolu ile sahneye çıkacak. Dünya kupalarında en son görüldükleri sene 1966...
Kuzey'in kupaya katılmasına yardımcı olan da Güney Kore. İran ile berabere kalmaları, Kuzey Kore'ye Suudi Arabistan deplasmanından beraberlikle dönmek yetecekti. Ve Riyad'taki maç golsüz berabere sonuçlandı.
Kuzey Kore kupada neler yapabilir? Şimdilik muamma ama bölünmüş Kore'nin 2010'da boy göstermesi önemli. Tabii ki Kuzey'de yaşayanların maçları izleyebilmesi tek temennim...

17 Haziran 2009 Çarşamba

Somebody Told Me- The Killers



breaking my back just to know your name
seventeen tracks and i've had it with this game
i'm breaking my back just to know your name
but heaven ain't close in a place like this
anything goes but don't blink you might miss
cause heaven ain't close in a place like this
i said heaven ain't close in a place like this
bring it back down, bring it back down tonight
never thought i'd let a rumour ruin my moonlight

well somebody told me
you had a boyfriend
who looks like a girlfriend
that i had in february of last year
it's not confidential
i've got potential

ready? let's roll onto something new
taking its toll and i'm leaving without you
ready? let's roll onto something new
but heaven ain't close in a place like this
anything goes but don't blink you might miss

cause heaven ain't close in a place like this
i said heaven ain't close in a place like this
bring it back down, bring it back down tonight
never thought i'd let a rumour ruin my moonlight

well somebody told me
you had a boyfriend
who looks like a girlfriend
that i had in february of last year
it's not confidential
i've got potential
a rushin', a rushin' around

pace yourself from me
i said maybe baby please
but i just don't know now

somebody told me
you had a boyfriend
who looks like a girlfriend
that i had in february of last year
it's not confidential
i've got potential
a rushin', a rushin' around

Taşra Yazıtları

1.

Taşramızın sıcakkanlı ve soğukkanlı caddeleri vardır. Biri Akdeniz hışırtısı çıkarır denizsizliğe inat. Öbürü adı gibi soğuktur ve konuşmaz!
Sıcakkanlı caddelerde akar ırmağın küçük dili. Akdenizleşebilmek! Kavga ve aşk, sıcakkanlı caddelerde. Bir koşuşturmaca,… Yenilenir sesler, yıkanır caddeler; su olmadan taşranın kendisiyle .
Film. Sıcakkanlı caddelerin film setinden farkı yoktur. Nasılsa bir köşeden çıkacaktır koltuğunu altında büyükçene bir çantayla kadın (bu kadının çantasında ruhu vardır), birazdan çarpışacaktır erkeğin biriyle(bu erkeğin cebinde çocukluğu vardır).
Şarkılar? Şarkılar sıcakkanlı caddelerin her yerinde. Bir esnafın tilki kafasında, torununu çekiştire çekiştire götüren koca memeli ananede, liseden çıkan kızların eteklerinde (kim bilir kaç kere bel kısmından katlanmıştır), sakal bırakan kara çocuklarda, suç işleyen ellerde, sevincin sevinç olarak topuklandığı kaldırımlarda…
Soğukkanlı caddeler ise taşra kentinde zamanı anlatır. Ağır işler. Bu caddelerde bir senfoninin yeni bitmiş yüzünde, şef notaları tek başına çalar. Böyledir işte soğukkanlı caddelerde yalnızlaşmak. Ve tepenizde uçan kargaları gökyüzü ile paylaşmak. Cinayet işleyen ruhlarımızı koyacak yer bulamadığımız soğukkanlı caddelerde duvarlara sataşmak!
Soğukkanlı caddelerde ne film ne şarkı, roman yazılır roman! Kalemi tutan ellerimiz istemeden beyaz bir kağıda uzanır ve beyaz kağıda “hohlanır”, kağıtta oluşan buğuya soğuk harflerle:
“Taşradan kaçış yok!” yazılır!
Bugünlerde eski dosyaları karıştırmaya devam ediyorum ve karşıma bu çıkıyor! bir proje olarak başlatmıştım bu yazıt işini ama 1.sayfada kalmıştım! Neden sürmedi bilmiyorum. Sürse güzel olur muydu onu da bilmiyorum.

16 Haziran 2009 Salı

Corsair 36

http://www.chriscraft.com/

400.000 dolara yüzen malikane...



kimileri kaybolur unutulur
hatta sesi bu şehirde
bir gidenle bir kalanın bilinir hikayesi
kimileri hayattan mutlu sonlar çalar bu şehirde
kimininde bizim gibi yarım kalır hikayesi

bir hüzün şehri ayırdı bizi
ve bu son olmayacak
göz yaşıyla beslediği
her aşk ölümü tadacak

ne dualar kurtarır bizi artık
ne de zaman
unutabilmek gerek bazen ağlamadan
ne yeni bir aşk avutur bizi
ne de geçmişin izi
kabullenmek gerek bazne yenilgiyi

bir hüzün şehri ayırdı bizi
ve bu son olmayacak
göz yaşıyla beslediği
her aşk ölümü tadacak

bir hüzün şehri ayırdı bizi
ve bu son olmayacak
göz yaşıyla beslediği
her aşk ölümü tadacak

Not: Youtube'da başka bir şarkının klibi ile bu şarkıyı harmanlayan arkadaşı tebrik ediyorum!Güzel olmuş...

Bu Yüzyıl Sizin İçin Yenilendi

Yüzyıl ayak izlerini itlere sildirdi…

herkesin bir dünyası var (içinde)
sızlayan yerlerinden taş çıkartan
ağır işçiler, kırmızı tuğladan başlıklı kadın işçiler
devrilen kamyonlardan taştı
sokaklara usta sokaklara, bağıra bağıra
ideolojik adlı sokaklara…
panayırda öten kel bir palyaço var.

herkesin bir dünyası var (söylüyorum iyi dinle)
şiirle yıkılmaz bu dünyalar, ast-üst olur ancak
generaller şiir sevmez (gibi yapar)
onlar ülke severler, çocukların ölmediği…
ince ruhlu adamlardır
gözünü kırpmadan gece yarısı çok uzaktaki
panayırda öten kel palyaçoyu kırmızı burnundan vurabilirler.

herkesin bir dünyası var, trenlere binmiş gidiyor
indirdim bozulmamış çocukları trenlerden
kutsalmış bunlar, lavanta kokulu
taş kabartmalar harekete geçti yaptığımı duyunca
isyan çıktı tarihte (hep olur bu)
her şey “yok” olabilir telaşıyla sarıldık yalana/yılana

Yüzyıl ayak izlerini itlere sildirdi
herkesin dünyası boşaldı…

13 Haziran 2009 Cumartesi

Veda Havası

Yeşil sahalar bir daha böyle deli ne zaman görür acaba?

Güle güle!!!

12 Haziran 2009 Cuma

Derbeder



saçları saman sarı
gözleri nehir mavi
anlamam baba abi
alacağım ben seni
atacağım yatağa
ne şansız kızmışsın sen
şimdi düştün batağa

ayağında kundura
bulduracam punduna
saracağım arkadan
alacağım ben seni
atacağım yatağa
ne şanssız kızmışsın sen
şimdi düştün batağa

inanmıyorum aşka
senin aşkın bir başka

inanmıyorum aşka
sana aşkım bambaşka



Sene 2001... Bu şarkıyı ilk kez duyduğumda Blues'un içime bir kurt düşürdüğünü bilmiyordum. Günler ilerledikçe kendimi; blues,enstrümantel çalışmalar, ney (sufi müzik de diyebiliriz),featuring çalışmaları dinlerken buldum. Ama İstanbul Blues Kumpanyası'nın bu şarkısı ile yolculuğa başladığımı asla inkar edemem! Sair zamanlar 1999 yılında çıkmış bir albüm. Bense bu albüme kavuştuğumda 2002'nin ilk günleriydi... İstanbul'a gelebilidiğim ilk fırsatta (ki albümün 15 saniyelik demolarını doublemoon'un internet sitesinden indirip ve dinleyip bu albüme kavuşmanın hayallerini kuruyordum o sıralarda) Beyoğlu'nun altını üstüne getirip ve kasetini (o zamanlar öğrenciydik ve henüz korsan çok yeniydi) bulduğumda çocuklar gibi sevinmiştim diyemem çünkü daha çocukluk henüz bitmişti. Yani yabancı değildim çocukluğun o umarsız sevinçlerine ya da sevinç gösterilerine... Uzun uzun dinlemiş,dinlemiş ve yine dinlemiştim...


Şimdi Blues ile aram nasıl diye sormayın eskisi gibi değil! Ama gece gece durup dururken aklıma geldiğine göre hala unutmamışım. Kafatasımın içinde bir yerlerde tınıları dönüyor muhakkak!


Bir de bu albümde "İzmir'e Dönüş" parçasında bir söz vardır ki, İstanbul ve doğduğu şehir arasında sıkışmış herkese tavsiye ederim. Arada kullanmaktan çekinmeyin derim. Şöyledir:"İzmir güzel İstanbul boktan/Yıkar seni hiç yoktan..."


Albümün tamamını indirmek isteyenler için linki:


http://rapidshare.com/files/210480973/Istanbul_Blues_Kumpanyas__305___99_-_Sair_Zamanlar.rar

11 Haziran 2009 Perşembe

21:45

Bu ülkede CL maçları 21:45'te başlarsa böyle pankartlarda normal.


2sene önce Beşiktaş'ın CL maçından olması lazım bu karenin.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Halim'in Vedası



Sesine sağlık Olgun Şimşek...

9 Haziran 2009 Salı

Michael Fink

Fink Beşiktaş'ın aradığı adam mıdır tartışılır. Sahada görmek gerek kendisini (ki Alman ligini bu sene hiç takip edemedim, performansı benim için bir muamma)... Benim takıldığım konu Şampiyonlar Ligi için uygun bir transfer mi?
27 yaşındaki Alman futbolcunun uluslararası düzeyde oynadığı maç sayısı 6 (o da UEFA Kupası'nda)! Bundesliga yabana atılacak bir lig mi, değil tabii ki ama iş ülke dışına çıkmaya gelince eksik kalmış Fink ve Beşiktaş onun ilk gurbeti. Uyum sorunu, ailesel problemleri bir kenara bu adam Beşiktaş'ın en sorunsuz bölgesine transfer oluyor ve bana göre tek artısı da bu! Gerisi kocaman bir soru işareti. Hani vizyon demek istemiyorum ama dedim bir kere...
Bir de şu bir oyuncu tuttumu onun vatandaşını getirme huyunu ne zaman bırakacağız bilmiyorum ama sıktı be!

İlginç not olsun bu da: Fink bugüne kadar gittiği her takıma, bonservisi elinde gitmiş! (Kafamda bu adam düz topçu mu diye tilki de dolaşmadı desem yalan olur şimdi.)

Little Toy Gun-Honey Honey

Geçen yaz radyo eksen'in müzik arşivime kattığı ve her gün dinlediğim bir parçaydı. Bilgisayarımı en sonunda açabildim ve masaüstünde karşılaştım kendisiyle...Hoş bir süpriz oldu.



i know you sat alone so many nights waiting for me.
cold, your face like a stone, i hang up the phone when we disagree.
standing there by my side when the fighting is done,
glaring at me in the light is my little toy gun.
shining in black like shoes on a rack with a trigger that's dressed up in gold.
it's always warm inside my home but its handle is always so cold.
whispering into my ear, all the lies you spun.
my single greatest fear is my little toy gun.

wait for the day when i can save face and come to a happy home.
i know it's turning me to the count of girl who'd rather be alone.
just wait til i get my way i promise you it won't be fun.
if you feel like you should pray, pray for my little toy gun.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Satılık Kulüp

100 Milyon Poundunuz Var mı?

Defansta Oynamak mı?

Harry Kewell 2009 yılı içinde 2.kez Avusturalya 4-4-2'ye kapak oluyor! Ve kapakta öne çıkan şey Kewell'ın Galatasaray'da geçtiğimiz sezon defans mevkinde bir süre oynaması... Sahi ben uzaklardayken Kewell bir süre sol bekte oynamış. "Benim oyunum goller üzerinedir..." diyor Kewell! Katılmamak elde mi?

Not: Kapak fotoğrafı biraz sırıtıyor mu ne?

Mine Tugay


Bu sefer kendim için :)

Still Believe in MAGIC



NBA'den pek anlamam ama sabahın ilk ışıklarına kadar izlediğim yada daha doğrusu kendini izlettiren maçta bir kere daha bu oyunun çok değişkenli(zaman ve mekandan bağımsız :) yapısına hayran oldum.Hele Hidayet'in maçın son saniyesinde Kobe'ye yaptığı bir blok var ki... Offff...
Sonuç itibariyle Magic seride 2-0 geriye düştü belki ama başlıktada dediğim gibi;
Believe in Magic!

Maç sonu Jack Nickholson'un Hido'yu tebrik etmesi harikaydı.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Çarşı Karışır Hemşerim


Birbirleriyle çekişmesi olan takımlar arası transferler hep zordur,sorunludur.Galatasaray,Fenerbahçe arasında yapılan transferlerde giden gelen oyuncudan pek hayır gelmez nedense.Ya da bırakıp gittiği takımın taraftarları tarafından düşman ilan edilip sahaya domuz kafası bile atılabilir hatta.
Ama bugün gerçekleşen transfer daha da ilginç oldu. 2sene önce nerdeyse aralarında iç savaş çıkan,Sicilya'yı birbirine katan iki takım arasında transfer oldu.
Yolu bizim Volkan'ın 5buçuk ayını geçirdiği Gaziantep'ten de geçmiş olan İtalyanların efsane kalecisi Walter Zenga, Catania'dan ayrılıp Palermo'nun başına geçti.

Şimdi söyleyeceğimiz tek şey;
Ayva çiçek açmış, yaz mı gelecek?
Zenga, Angelo Massimino*'ya nasıl gelecek?

*Stadio Angelo Massimino; Catania'nın sahasıdır efendim.

5 Haziran 2009 Cuma

Franklin Edmundo Rijkaard

Getirebileceği;

Sana Turuncu Laleler Aldım Hollanda Pazarından

Hollandalı bu akşam imza atıyormuş. Yine sağ gösterip sol vurdu Adnan Biraderler... Hayırlısı diyelim.

Not: Rijkaard'ın Milan fotoğrafı ile bloga taşımak biraz da efsane kadroyu anmaktı! Ne günlerdi be...
Not2: Tabii işin mimarı Haldun Üstünel ama ortamı karıştıran gene biraderlerden başkası değil bana göre.

edit:Volkan yazarken farketmemiş 400.postumuz hayırlı olsun. blanka

Yağ Gibi Aksın...



Kuralım artık şu masayı...

3 Haziran 2009 Çarşamba

Vasiyet


yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.

hasan beyin vurdurduğu
ırgat osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit ayşe öbür yanımda.

traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.

biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.

ama bu türküleri söylemişim ben
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.

benim sessiz komşulara gelince,
şehit ayşe'yle ırgat osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.

yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...

1953, 27 nisan
barviha sanatoryumu

1 Haziran 2009 Pazartesi

Erding


Fransa'da Mevlüt'ün soyadını bu şekilde yazıyorlar. Mevlüt bu hafta golünü atarak takımını kümede tuttu. Benim dükkatimi çeken şey ise Mevlüt'ün bilekliği oldu. Ülkemizde ve Avrupa da oynayan, Afrikalı oyuncularda görmeye alışık olduğumuz stilde, üstünde Türk bayrağı bulunan bir bileklik takmıştı Mevlüt. Hoşuma gitti. Bulabildiğim tek fotosunuda yukarıya koyuyorum zaten.(pek görünmüyor ama idare edin :)

Nah Neh Nah- Vaya Con Dios

90'lar...

Burgaz'ın Kızı



Herkese inat, Candan Erçetin!

Tierra:Sayesinde kulağımız (dolayısıyla ruhumuz) iyi müzik gördü ve Hamitabat köyü de trafik... Sahne performansın müthişti Candan Erçetin... Sen gel köyüne geri dön bize çıplak ayaklarınla şarkı söyle, biz sana eşlik edelim...