29 Aralık 2008 Pazartesi

Muhasebe

Hazır cumartesi finallerde başlıyacakken aklıma gelen başlıkla yazacaklarımın örtüşmesi ilginç oldu.
Bu yazının amacı içerdeki son maç hariç içerdeki her maçı izlemiş bir de deplasman yapmış biri olarak takım ve kendimiz hakkındaki düşünceleremizin, zaman içerisinde nelerin değiştiğini göstermek belki biraz özeleştri yapmak çokça da bu mutluluk için bizi son haftaya kadar bekletenlere dokundurmaktır.
Sezonun ilk maçında Karagümrük deplasmanından 3puanla dönünce maça gidenlerden duyduğumuz takımın iyi olduğu, hele Erçağ denen adamın ayrı biri olduğuydu.Bizde bu gazla Küçükköy maçında tribünler doldurduk.Takım da seyrettiğim en iyi futboluyla maçı rahat kazandı.İçerde daha sonra Gölcükle oynadık.Yani aslında maç maç yazmaya gerek de yok.
İkinci yarının ilk maçına kadar takıma inanmaya her daim devam ettik. Hatta Tierra ile Göztepe maçları hayalleri kurduk.Ama biraz da üzüldük o tarihlerde asker olacağı için.
Zaten nolduysa 2.yarının ilk maçı ile beraber evimizde Karagümrük mağlubiyeti almamızla başladı.Ardına gelen Küçükköy mağlubiyeti ve Gölcük yenilgisi o 3hafta önce inandığımız takımı 1.likten 4.lüğe indirdi.Tabii bu arada yaşanan hoca değişikliği ve gelen hocanın yine Karadenizli olması iyice içimize kurt düşürmeye başladı.Başkan ve kaymakamın da Karadenizli olmasından dolayı bir garip ruh haline büründük.Hele ki içerde kazandığımız Tepecik maçından sonra sahada horon tepilmesi bizim için bardağı taşıran son damla oldu.
Dedim ya bu birazda kendimizle muhasebe evet bugün bizi çok sevindiren topçulara çok sinirlendik.Ama bunun nedeni bize bu mutluluğu haftalar öncesinde yaşatacak potansiyelleri olduğundan dolayıydı.Biliyorduk ki bizden iyisi yoktu. Hepsini izlemiştik takımların.Yoktu işte.Ama son hafta dakika 79.a kadar yüreğimiz ağzımızda bilgisayar ekranlarına baktık.Dedim ya herşey unutulur.Sizin bizi üzmeniz,bizim size sinirlenmemiz.Yeter ki size yakışanı oynayın.
Gelelim yönetime;
Bu takım profesyonel bi takım.Öyle kazanılan her büyük maçtan sonra lig bitmişçesine sevindirmeyin futbolcuları.Neler olduğunu gördük Yalova ve Tepecik maçlarının ardından.
Eğer bir kez daha o stadda horon oynanırsa eğer bu sefer sinirlenip dışarı çıkmayacağım.Alnızın orta yerinden vurmayan Emre değildir...

Volkan'ın sezonun ilk maçı için yazdıklarıyla bitirelim bari;
Bu şehre yeşil kırmızı ateş gerek! Trakya futboluna su gerek!

Çıktık Volkan çıktık... Göztepe maçı hayali gerçek olucak...



Issız Adam # 4

Issız Adam bazı arkadaşlarım üzerinde geçmişi sorgulama gibi etki yaratmıştı anlattılar durdular, derinden etkilenmiştiler
Malum Burgaz şartlarından yeni görebildik filmi ama bana da bazı şeyleri sorgulattı açıkçası Issız Adam…
Bu kadar basit bir konuya nasıl yüz dakika film çekilir?
Eski şarkıları ardarda çalarak film mi çekilir?
Çağan Irmak önce filmin sonunu bulmuş arkasından mı filmi çekmiştir?
Kim kendisini terk eden insana felsefe yapar o kadar karizmatik cevap verir?(buzda yatıyorsun aslında ölüyorsun falan bak şimdi bile söyleyemiyorum be hatun dakkada söyledi valla )
Ada kızımız allahın sapığı Alper’i nasıl bir dakikada huşu ile sevişen bir adama dönüştürdü?
Bir ayda nasıl birbirinize hayatımın aşkı muamelesi çekiyorsunuz kardeşim?
Bağlanma korkusu olan insan manitayla anneyi bir araya getirir mi?
Çağan Irmak ne kadar cepten yemeye devam edecek?
İstesem bilet parasını geri verirler mi?

28 Aralık 2008 Pazar

Play Offlardayız!!!!

Yalova:0 Lüleburgaz:2

Başardılar anasını satayım...
Ötesi yok play-offtayız....

Rakiplerimiz;
Tepecik
Göztepe
İzmir
Tavşanlı
Pursaklar
Ankara Demirspor
Bafra
Hatay
Kahramanmaraş

26 Aralık 2008 Cuma

Herşeye Rağmen

Pazara kazanın Yalova'da...

Sizin(futbolcular) herşeyinizi affedelim...

Kütahya'dan Bildiriyorum...


Dehşet bir soğukla karşı karşıyayım öncelikle! Mazaretti sınavdı standdı pankarttı derken bi taraflarım dondu fena halde. Ama mutluyum en azından düşünmekten çok uzakta olmaktan çok mutluyum. Gelmeden önce bi dağılmışlık yaşamışken tekrar biraz da olsa toparlanmak iyi geliyor bünyeye. Hayatımdan 7yılı verdiğim yer olan bu Kütahya denen buz cehenneminde ilk defa bi şekilde mutlu oluyorum. Artık mutlu olmak istiyorum. Her gece saçma sapan uyanmaların bitmesini istiyorum.
Kütahyadan bildiriyorum;
Soğukta votka çok güzel gidiyor...

Onur'um seni göremeden gidersen eğer Allah'a emanetsin...Malum sınav zamanı!

25 Aralık 2008 Perşembe

fight club

"hepimiz heba oluyoruz... lanet olsun, butun bir nesil benzin pompaliyor, garsonluk yapiyor, yada beyaz yakali kole olmus.. reklamlar yuzunden araba ve kiyafet pesinde.. nefret ettigimiz islerde calisiyor, gereksiz seyler aliyoruz... bizler tarihin ortanca cocuklariyiz.. bir amacimiz yok; ne buyuk savasi ne de buyuk buhrani yasadik.. bizim savasimiz, ruhani bir savas.. ve bunalimimiz kendi hayatlarimiz..."

24 Aralık 2008 Çarşamba

21 Aralık 2008 Pazar

umuda yolculuk...

Aslında maça gitmeye niyetim yoktu daha doğrusu hastalık yüzünden halim yoktu. Gazete almak için dışarı çıktığımda stattan gelen sesler aklımı çeldi gene dayanamadım sarındık şalları, aldık şemsiyeleri istikamet tahta tribün. Bu maç eksiğimiz coktu mahallemizin ağır abileri yoktu. Kankalardan biri dağa taşa tekmil vermekle meşgulken diğeri Samiyen sokakta içmekle meşguldü.
Maçla ilgili anlatacak cok şey yok. Bildiğimiz Burgaz taktiği ileri doğru Erçağa şişirilen toplarla gol aramaya devam.Sahada daha fazlasına izin vermiyodu aslında. Ağır sahada atan galip olacaktı biz attık kazandık. Umut devam ediyor. Haftaya Yalovayı sahasında yenip Gölcüğün puan kaybını bekliyecez.
LÜLEBURGAZ : 2
Oyak Renault :0

Son Nefes


Gerçi son nefeslik birşey bırakmadılar geçen hafta yenilerek ama insan umut olmadan nasıl yaşar...

Saat:13:30

Ben SamiYen'deyim... İlk defa Comche'den bir maç yazısı alacağız.(canı isterse.)


Umut fakirin ekmeği! Ye Mehmet ye...

20 Aralık 2008 Cumartesi

Meslek Ahlakı


Cuma akşamından beri Önder Turacı'nın attığı gol tartışılıyor.Benim şahsi fikrim(ki Galatasaraylı olduğumuzu çokça belli ediyoruz.) kesinlikle Önder'in kasıtlı bir hareketi olduğuna inanmıyorum.Yani problemim golle alakalı değil.Hele ki Aneka'nın attığı ile bunu aynı yere koyanlara çok şaşırıyorum.Neyse benim asıl meselem Önder ile veya attığı gol ile değil. Volkan denen ciğeri beş para etmez insan müsveddesi ile. Tamam profesyonel olabilirsin ama be adam o top içeri girerken arkasından bakıyorsun.Nasıl ve ne hakla itiraz ediyorsun yahu? Bu kadar alçalınabilir? Aslında suç sende değil! Senin gibi bir karaktersizi 100yıllık camianın kalesinde tutanlarda!

19 Aralık 2008 Cuma

Askerden Haber...

Akşam yemeğinden sonra oturuken telefon çaldı.Garip bir numaraydı arayan. İlkden sesini tanıyamadım.Kısılmış sesi 5günde.Burası farklıymış dedi.Comche ne anlattıysa birebir yaşanıyor burda dedi. Bordeaux ile eşleştiğimizi söyledim.Şaşırdı.Havalar bayağı iyiymiş İslahiye'de.Herkese selamı var Volkan'ın...

kalan 150...

18 Aralık 2008 Perşembe

UEFA CUP

Paris Saint Germain - Wolfsburg
Kopenhag - Manchester City
NEC Nijmegen - Hamburg
Sampdoria - Metalist Kharkiv
Braga - Standard Liege
Aston Villa - CSKA Moskova
Lech Poznan - Udinese
Olympiacos - St.Etienne
Fiorentina - Ajax
Aalborg - Deportivo La Coruna
Werder Bremen - Milan
Bordeaux - GALATASARAY
Dinamo Kiev - Valencia
Zenit - Stuttgart
Marsilya - Twente
Shakhtar Donetsk - Tottenham Hotspur

18Şubat-26Şubat tarihlerinde oynanacaktır maçlar.

Vapurla gideceğiz finale Galatasaray...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Biletix

Blanka vs Biletix vol5.

Şu ana kadar olan skor;
Blanka:1
Biletix:3

Galatasaray-Beşiktaş maçının biletleri sabah 10:00'da satışa çıkıyor.

Rastgele...

Blanka'dan biletix'e şık bir çalım ve skoru 3-2ye getiriyor...
Pazara Eski Açıktayız efendim.

16 Aralık 2008 Salı

Closer


En son Kütahya dönüşümde, Burgaz'a geçmek için Bakırköy'de buluştuğumuzda vermişti filmi Volkan. Seyretme abi dedi. Daha sonra Kiev-F.Bahçe maçını evde seyrettiğimiz akşam filmin sahibi comche'de izleme dedi.
Ben ne yaptım? Kalktım, o havaalanı bana herşeyi tekrar hatırlatmışken izledim...
O kadar yaşanmışlık var ki o havaalanında! Düşündükçe, oraya adım attıkça farklı bir ruh hali geliyor. Dış hat, iç hat farketmiyor...
Heryer anı dolu...
Ama ben ne yapıyorum kalkıp saçmasapan bir film izleyip Volkan'dan kalan Binboa'yı bitiriyorum, ardına Yaşar çalıyorum.
Filmden alıntı yaparak bitirmek lazım yoksa daha da uzar gider...
Gitmesin artık. Uzamasın.

-Geçmişten nefret ediyorum.Gelecekten nefret ediyorum.Geriye ne kalıyor?

I can't take my eyes over you...

15 Aralık 2008 Pazartesi

Giderken...

Girmem dediğim, gitmem dediğim yere geldim kardeşim senin için. O havaalanına tekrar ayak basmak zordu. Kardeşlerim için olunca bazı zorlukları gözardı ediyorum...
Askerden son bakış diyelim biz bu fotoya...

14 Aralık 2008 Pazar

Adam Olun...

Kendi sahanda Tepecik'i yenince horon tepmeyi biliyorsun da bu hafta bütün rakiplerin kazanırken Orhangazi'ye 2-0yenilmekde neyin nesi...
Ya top oynayın adam gibi ya da gidin kolbastı folklor ekiplerine katılın...

Yazıklar olsun!

Şimdi öğrendiğim kadarıyla maça giden Burgaz taraftarını içeri aldırtmamış sayın başkanımız...

Ama sayın başkan gün gelicek o hesap size dönecek!

13 Aralık 2008 Cumartesi

Ya Hep Ya Hep #3

Saat 13:30
Orhangazi İlçe Stadyumu

Saldır Lüleburgaz...

Kısa Bir Ara

Gitmek... En iyi yaptığım şeylerden biridir. Öyle gidiyoruz da noluyor sanki? Biraz merak biraz boşluk hissi, gittiğin yere alışana kadar sürüncemede yaşam. Hem de bu seferki ne sürünmece. Artık nereye kadar sürünürüz, nerden sonra ayağa kalkar koşarız bilmiyorum? Ama bildğim tek şey önümüzdeki 5 ay yokum. 5 ay dediğn ne ki, göz açıp kapayıncaya kadar geçer! ÖnEmli olan 5 ayın bende bıraktıkları. Her ortama uyum sağladım ya da sağlamaya çalıştım bugüne kadar. Bu kez de sağlarız inşallah...

Vedalara alıştım. Ama bu seferki gidiş veda olmadan başlasın.

Şimdilik şöyle diyelim:

KISA BİR ARA...

Cuma ve ertesi

Çok uzun zamandan beri 10.Bence maçın özeti de budur...

12 Aralık 2008 Cuma

Melekler Korusun

Özge Özprinççi

10 Aralık 2008 Çarşamba

İslahiye


İslahiye, Gaziantep ilinin güneybatısında, 2000 nüfus sayımına göre, 38.600 civarında merkez nufusu olan, geçim kaynağı tarım olan bir ilçedir. İdari bakımdan Gaziantep'in bir ilçesi olması nedeni ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bir ilçesidir. Fakat Akdeniz Bölgesi'nin doğu ucunda bulunmasından dolayı iklim,bitki örtüsü ve tarımsal faliyetler açısından Akdeniz Bölgesini andırır.

İlçede üzüm festivalleri yapılmaktadır.

Akdeniz Bölgesinin doğu bölümünde, Gaziantep İli’ne bağlı bir ilçe olan İslahiye’nin, doğusunda Merkez ilçe, doğu ve güneydoğusunda Kilis, güney ve güneybatısında Hatay, batısında Osmaniye, kuzey ve kuzeydoğusunda Kahramanmaraş, güneyinde de Suriye bulunmaktadır. Gaziantep’in batı kesiminde yer alan ilçe topraklarının batı ve doğusu engebeli, orta alanları ise düzlüktür. Batısında Nur Dağlarının doğu uzantıları, doğusunda ise, Sof (Kartal) Dağı bulunmaktadır. İslahiye Ovası bu dağların arasında güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanır. Aynı zamanda tektonik kökenli olan bu ova, Kahramanmaraş-Hatay çöküntü alanındadır. Nur ve Sof Dağlarından doğan çok sayıdaki çay ve dereler ovayı suladıktan sonra Asi Nehri’ne katılır. Bu akarsuların en önemlisi Karasu Çayı’dır. Bu çayın üzerine sulama ve taşkınları önlemek amacı ile Tahtaköprü Barajı kurulmuştur. İlçenin doğal bitki örtüsünü makidir.Yüksek yerlerde (HIZIRLI YAYLASI) (hınzırlı yaylası)ormanlık alanlara da rastlanır.

İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 518 m. olup, Gaziantep’e 88 km. uzaklıktadır. Yüzölçümü 1.513 km2, toplam nüfusu ise 80.174’tür.

İklim özellikleri bakımından Akdeniz iklimi ile Karasal iklim arasında geçiş özelliği gösterir. Daha çok Akdeniz ikliminin etkisindedir. Bazı yıllar coğrafi konumu ve sıcaklık etkisiyle kışlar şiddetli geçer. Yazların şiddetli sıcak geçmektedir.

İlçe ekonomisi tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayalıdır. Yetiştirilen başlıca bitkiler, buğday, soğan, şeker pancarı, pamuk, arpa, baklagiller, zeytin, sarımsak, soya fasulyesi, mısır, Antep fıstığı ve üzümdür. Su boylarında sebzecilik yapılmaktadır. İlçenin dağlık kesimlerinde hayvancılık ve ormancılık ön plandadır. Sığır, koyun ve kıl keçisi yetiştirilir. İlçe topraklarında boksit ve dolomit yatakları vardır.

Kırklareli-Gaziantep arası 1337km.dir.

Hayırlısıyla git hayırlısıyla gel kardeşim.

Hey Koca Topçu

Çok karıştırırsak top mop işte sonumuz... Şaka bir yana, önümüzdeki 5 ay 5 gün Islahiye'de bitli piyadeyiz... Gideceğimiz yerin tam açılımı 6.Kolordu 106.Topçu Alayı! Yolu düşenleri bekleriz..

8 Aralık 2008 Pazartesi

Bayram Gelmiş Memleketime

Aslında çok da şık bir foto çekmiştim bu yazı için geçenlerde. Sürekli bir fotoğraf çekme olayına girdiğimden bir bakmışım ki silmişim o fotoyu! Neyse sağlık olsun diyip konumuza dönelim.
Bayram havası yok şu durgunluk yüzünden, ekonomik kriz beklentisi yüzünden. Kimle konuşsanız;bir endişe,düşen suratlar iç çekmeler,gençlere acımalar... Oysa şerbetli bir toplumuz ekonomik krizlere! İnsanlar aynı da değişen ne peki bu seferkinde?Kriz fırsatçılığı dışında değişen bir şey yok bana göre. İlk defa kriz olmadan insanlar işten çıkartılıyor ya da maaşları düşürülüyor. Angarya çalışma koşullarını ortaçağ'dan çekip çıkarıp önümüze getiriyor.
Bu işin ilmini okuduk üstelik. Binlerce de iktisat fakültesi mezunu var bu ülkede. Ama herkesin unuttuğu şeyler var demek ki... Hiç bir büyüme sürekli gitmez. Aynı şekilde düşme de sürekli olmaz. Biz ülke olarak şişrilmiş de olsa büyüdük ama işte bir yerden sonra tıkandık. Bu tıkanmayı aşıcak hiçbir maliye politikası aracı da kullanılmadı. Çünkü İMF buna izin vermezdi! Vermedi de... Uygulanan tek şey, düşük kur yüksek faiz olunca birilerinin yurtdışındaki kriz yüzünden karları azaldığı için hemen olumsuz havalar estirildi. Böyledir memleketim işte cebinde doları olmayan adamın çile çekmemesi anlamsızdır ama çileyi yine o adam çeker! Sonra da bu bayram havası sönük kalır...

Neyse sıkmayalım canımızı gene de... Çıkarız bir yerlerden düzlüğe... Mutlu ve sağlıklı nice bayramlar dilerim herkese...

Çok kafiyeli olmuş be bu temenni :)

İyi Bayramlar


Herkesin bayramı kutlu olsun.

Tahta versus taş

7 Aralık 2008 Pazar

Tepecik'i Yendik Güneş Açtı


LÜLEBURGAZ-Tepecik=2-0

Başlık yaratıcı Burgaz taraftarından... (Beşiktaş tribünleri kadar olmasa da Burgaz'da bireysel tribün yaratıclığı baya iyidir.) Yağmurdan dolayı ilk 5 dakikada zemin bitti. Ağır sahada mücadele etmek zor iş ama üstesinden geldik. Bana göre de sezonun en iyi mücadelesini verdiğimiz maçtı. Burgaz çocuğu Tolga'nın ilk kez yedek çıktığı maçta, taktiğimiz 4-3-2-1'di. Blanka'ya oğlum biz Barça mıyız diye sorduğumda bir şeyler söyledi ama anlamadım. Gol atacağımız belli olduğunda 15 dakika geçmişti. Tepecik'in oyuncularında fizik yok. Sıfır! Buraya kadar nasıl geldiklerinin cevabı da sanırım, kendi sahalarının suni çim olması. Erçağ son haftalardaki performansını yine gösterdi ve 2 golü de o attı. Onun attığı goller kadar bugün çok iyi pas alması da maçın başka bir yanı oldu.
Çok kolay sarı kart çıkaran bir hakemin yönettiği maçta, kırmızıyı gören taraf biz olduk. Talha ilk yarının uzatmalarında ikinci sarıdan kırmızıyı gördüğünde eyvah dedik. Ama korkutuğumuz başımıza gelmedi.İkinci yarı oyuna giren Başar çok iyi oynayınca,10 kişi oynamamız sorun olmadı.İkinci gol geldiğinde iş bitti. Ondan sonra çamurlu zeminde kaymalar,atlamalar,sektirmeler... Yorgunluktan bittiğimiz dakikalarda da, Tepecik'in maçı çevirebileceklerine inancı kalmamıştı zaten.
Bir paragrafı da iki stoperimiz Gökhan ve Hakan'a açmak gerek. Sezon başından bu yana çok iyi ikili oluşturdular. Canla başla mücadele de cabası. Topu oyuna sokmada başarılılar. Zaten puan kayıpları yaşadığımız haftalarda ortasahamız yerlerde süründüğünden oldu kötü sonuçlar. Ama bu stoperlerimizle bize karada ölüm yok!
Maçın kaybedeni ise, Lüleburgazspor'un başkanı... Tamam önemli bir galibiyet aldık ama senin ne işin var maç sonu sahanın içinde, topçularla horon tepmekte? Trakya'da horonla sevinerek tarihe geçtik!(Lazut başkanınız olunca böyle oluyor demek ki? O da ayrı bir şey ya, neyse ben bir şey demiyorum.) Yalova'yı yenince de roman havasında göbek attık. Arka arkaya 3 mağlubiyet aldık...
İyi bayramlar...

***

Tribünden inciler:
"Oğuz Sarvan görsün seni!" (Tahta tribünün önündeki yan hakemin verdiği her olumlu karardan sonra...)
Gerisine Blanka devam eder

Ya Hep Ya Hep #2


13:30'da şampiyon olmak için!!!
Herkes aklını başına alsın öyle oynasın!!!

Eklenti: Sabah başlayan ağır yağmur 11.00 itibariyle durdu. Bizim evden bir kalenin önünü görebiliyorum. Zemin berbat! Bu sahada futbol oynamak zor. BLanka ile ben yağmurlu havalarda futbolu severiz. Bunu bir de sahadaki topçulara sormak gerek!

Birazdan Gelmiyorum...

Gelmemek lazım ne erkenden ne geçten. Tierra'nın veda haftasına başladık bugün. Gece gençti,bize açtı! Bizde alkolle o geceyi doyurduk. Tepede bitirdik geceyi.
Miller ne kadar Genuine'dir? Ne kadar Draft'tır?İçine limon koyulmalı mıdır?

hayallerimi bırak...

6 Aralık 2008 Cumartesi

Veda Programı

Saat 16:00 itibariyle Tierra'ya veda programı başlamıştır...
Bütün hafta sürecektir efendim.
Alınacak alkol oranı hakkında kesin bir fikir yoktur!

Neresinden?

Çok zamandır yazmıyordum böyle. Çok zamandır düşünmeden yaşamaya çalışıyordum böyle. O kadar uzun zaman olmuş ki böyle...
Ne dön demeye mecalim var ne döndürmemeye...
Başaramamaktan korkuyorum. İnsana dair, insanlığa dair duygulardan arınmamaya çalışıyorum ve başarıyorum çünkü emin ol, her yazılan yazı sana ait olduğu gibi bu güne kadar kırabildiğim ve kırabileceğim her kalp sana ait olacaktı!
Ben artık ne sana fazladan bir kalp kazandırmanın peşindeyim ne de kazanabileceğim bir kalp peşindeyim...
Sadece ve sadece hak ettiğim tek ÖZGÜR nefesin peşindeyim.


gidemedin,gitmedin bile bile! Acı çektirmeyi isteye isteye...

Issız Adam # 3


Bir filmki; yaşanmışlık garantisi verilen Issız Adam ve bir fiil ki, dünyanın manası üzerine çark ettiği; gitmek.

Bana göre fazla tat vermeyen ilk perdenin ardından ısrarla o içler acısı nihayete koşan son sahnelerin yer yer sessizliklerindeki ahalinin burun çekme yarışı filmin namı kadar etkili olduğunun belgesiydi. Bu denli etki yaratan bir yapıtın teknik detayına inmekte şu an itibariyle edepsizlik olur herhalde.

İçeriğe gelince; yine virgülle devam eden ölümsüz bir aşk hikayesi, ayrılığın bir başka varyantı. O nokta konulamadıktan sonra ölüme sebep vermeyecek şekilde çile çektirecek bir tümör olur insanın beyninde, o dakika itibariyle de kafanı duvarlara vursan nafile…

Ölüme sebeb vermeyecek şekildeydi ya hani, acaba o hissiyatı yaşarken ölmek çokta umrunda mıdır insanın? Gidenin ardından türlü türlü eziyetlerle sürdürülen muallaki bir hayat, acabalar ve keşkelerle dönüp duran alkol tedavileri ! Umrunda olmayan, sanki baştan savma dönen dünya ve sen bunları yaşarken aklının hangi ölü hücresinde kaldın uğruna kendinden geçtiğinin?

Kısacası üzerine çok şey düşünülüp yazılacak cinsten bir film.Zaten bittiğinde de olayı izleyiciye devrediveriyor.Kendisi beş sene sonrasına gün alıyor hayattan ama kim bilir kimin kaçıncı ayına veya senesine denk getiriyor…

5 Aralık 2008 Cuma

Liberta Per Gli Ultras


''Ben holigan değilim, suçlu da değilim sadece bir "ultra"yım"
Santos Mirasierra

Atl. Madrid-Marsilya maçında çıkan olaylardan dolayı 3.5yıl hapis cezası alan Marsilya ultras'ı.

A-R-O-G


Arif:"Sanat baban için değil toplum içindir!"

Ne Zaman Rahatlayacaksın?

Birini arabanın altına soktuğunda rahatlayacaksın herhalde edep yoksunu!!!

Sen şimdi yaptığına gazetecilikte dersin...

Trakya Ateşi Yazmazsa Doğru Değildir(!)


Doğan gurubu izin vermemiş Ciner gurubunda çıkmasına Demirkol'un... O da Ntvsporla anlaşmış... Medyatava yazmış ama benden daha tazen bilgi size... Programın adı "Söz Uçar Yazı Kalır" büyük ihtimal. Ve haftanın olaylarına bakılıp medya eleştirisi yapılacakmış. Versus Fuat Akdağ... Tutar mı bilmiyorum ama hep dediğim gibi Hıncallaşmadığı sürece benim gözümde Demirkol çok iyi bir spor yazarı...
O değil ama Hıncal'ın bu işe yorumunu çok merak ettim şimdi. O değil miydi Ntv koridorlarından Demirkol'u çektiren?

4 Aralık 2008 Perşembe

Hertha Yedek Kulübesinin Akıtan Damı

Lucien Favre'nin her ekrana getirilişinde , tam oturduğu yerin üstündeki damdan(!) yere akan sulara baktım bir de sahada oynanan oyuna... Herta bizim gibi sorunları olan bir takım görüntüsünden başka bir şey değil bana göre... Voronin, Dardai,Kacar bunlar forveti besleyebilen topçular üstelik önlerinde Panteliç var! Bu takım nasıl 65 dakika top oynayamaz? Cevap:Galatasaray ortasahasına Topal geldi! Barış eh işte ama ben Ayhan'ı aradım işin açıkçası. İleri dönük daha isabetli toplar atıyor Ayhan... Şu 65 dakika hadisesi Galatasaray'ın hemen hemen her maçında gözüme çarpıyor. Sanırım bu takım iyi çalışmıyor! Bir şey çıkmayacağı belli olan Herta'yı ininden çıkarıp son dakikalarda sıkıntı yaşanmasının başka bir açıklaması olamaz! Lincoln ve Arda bu ikisi bir arada aynı randımanla oynasalar, değişik maçlar izleriz ama nerde bu ikililer Galatasaray'da? Yıllardır göremiyorum...
Skibbe bana göre gene yamulttu büktü çok afedersiniz sıçtı batırdı. İkinci yarı yorulan takımına müdahalede yine geç kaldı. Topları ezen Baros'un yerine Nonda girdiğinde maçın rengi zaten belli olmuştu. Teknik adam kredisini kim soktuysa Türk futboluna tebrik etmek gerek o kişiyi! Yarınki gazetelerde illa bahsederler bundan...
O da değil de bu Lincoln neden kaptan çıktı? Biri açıklasın bana o pazubandı...

Not:İtalyan kalecilerine işte bundan hastayım! Kacar'ın şutunu kurtarıp oyunu çeviren De Santics... Ben kalecinin zeki çevik aynı zamanda İtalyan olanını severim.

3 Aralık 2008 Çarşamba

Maçtan Bana Kalanlar


Bol miktarda kalp krizi riski, Lincoln'un güzel futbolu ve kaptanlığı, Parçalı forma, De Sanctis,meşale yanan tribünlerin güzel görüntüsü,Mehmet Topal ve Barış'ın akılalmaz DMC'likleri ve Trt'nin muhteşem reklamları;
Saraylı Ütü Masaları
Forum Özer-Bere,Kaşkol İmalat
Berberoğlu un
Star Çelik Kapı
KaraAli-Çayın Kralı
Penguen-Zeytinyağlı Kavrulmuş Ispanak
ve çocukluğumuzun kesme cam şişeli kolonyası PE-RE-JA.(kafamıza falan dökerlerdi.)

Çok merak ediyorum Trt'ye reklam vermenin maliyeti nedir? Hayır ben bu markaların %90'ını ilk defa duydum.

Maç yazısını Volkan uygun olursa nasılsa yazar da;
Ah be Lincoln sen neden 70.000kişinin önünde hareket yaparsın ki?

2 Aralık 2008 Salı

Steakhouse


Annemin günü olunca akşam yemeğini bir şekilde geçiştireyim dedim.Burger King'in Lüleburgaz için eve servisi başlamış netten. Hazır elimiz değmişken meşhur Steakhouse Burger'i denemek lazımdı.
20dakikaya gelen sipariş ile keyiften keyife koştum. Harikaydı,enfesti,muhteşemdi...
Damağımda sanki lezzet zerrecikleri taklalar attı.(Hep sen mi söyleyeceksin Mehmet Yaşin?)
Kısacası yiyiniz,yediriniz efendim...

UEFA Final 2009

UEFA Kupası Final Biletleri Satış Prosedürü

20 Mayıs 2009'da Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynanacak UEFA Kupası Finali biletleri için talep toplama süresi 5 Aralık Cuma günü saat 12.00'de başlayacak ve 23 Ocak 2009 Cuma günü saat 12.00'de sona erecek.

Bilet satın almak isteyen futbolseverler TFF'nin resmi internet sitesi www.tff.org sitesinde yayınlanacak başvuru formunu dolduracaklar.

Türkiye Futbol Federasyonu başvuru yapan kişilere bir e-mail yollayarak bu e-mailin başvuru sahibi tarafından imzalanmasını ve belirtilen faks numarasına fakslanmasını isteyecek.

Faks gönderim işlemiyle birlikte başvuru kesinleşecek.

Başvuru sayısı ayrılan bilet sayısından fazla olduğu takdirde 29 Ocak 2009'da noter huzurunda kura çekilişiyle bilet almaya hak kazanan kişiler belirlenecek.

Bilet ücretleri başvuru formunda belirtilen kredi kartı numarasından bu tarihten sonra çekilecek. Biletler 2 Şubat 2009'daki döviz kuru üzerinden fiyatlandırılacak. Her başvuru için 15 Euro hizmet ve gönderim bedeli alınacak. Bir kişi 2 biletten fazla alamayacak.

4 kategoriye ayrılmış biletlerden 1., 2. ve 3. bilet kategorilerinde Türk seyircilere yer ayrıldı. Ayrıca engelli bölümünde de yer ayrılmış olup yukarıda belirtilen siteden başvuru yapılabilecek.

Biletler 15-24 Nisan 2009 tarihleri arasında kargo vasıtasıyla futbolseverlere gönderilecek.


Final'in bilet fiyatları şöyle:

Kategori 1: 130 Euro
Kategori 2: 100 Euro
Kategori 3: 75 Euro

1 Aralık 2008 Pazartesi

Kader


"30 Yıl Önce Beni Dövmüştünüz"
Cem Dizdar, Kanal 1'de yayınlanan Futbol Merkezi programında, MHK eski Başkanı Bülent Yavuz'un kendisini dövdüğünü açıkladı.

Milliyet gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve spor yazarı Cem Dizdar, Kanal 1'de yayınlanan Futbol Merkezi programında, MHK eski Başkanı Bülent Yavuz'un 12 Eylül sonrası sıkıyönetim döneminde kendisini dövdüğünü açıkladı.

Kanal 1'de Pazar akşamları yayınlanan 'Futbol Merkezi' adlı program iki spor yazarının 28 yıl önce yaşadığı ilginç bir karşılaşmayı ortaya çıkardı. Can Çobanoğlu'nun hazırlayıp sunduğu programa konuk olarak katılan gazeteci Cem Dizdar ile Merkez Hakem Kurulu (MHK) eski Başkanı Bülent Yavuz arasındaki diyalog izleyenlere "Hayat ne garip" dedirtti.

30 Kasım Pazar akşamı yayınlanan programa, Milliyet gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve Fanatik gazetesi spor yazarı Cem Dizdar ve Merkez Hakem Kurulu eski Başkanı Bülent Yavuz konuk olarak katıldı. Programın ilerleyen dakikalarında Fenerbahçe-Beşiktaş maçı hakemi Bünyamin Gezer'in polis olması ve futbolcuların polis olan bir hakeme diğer meslek gruplarından hakemlere oranla daha saygılı yaklaştıkları konuşuldu.

'28 YIL ÖNCE SAMSUN'DA'
Bu nokta üzerine sözü alan Cem Dizdar, bunun bir toplumsal gerçek olduğunu, polis-asker gibi otoriter meslek gruplarının tüm Türk vatandaşları gibi futbolcuları da etkilediğini söyledi.

Kendisinin de hiçbir suç işlemediği halde polis ve askerden korktuğunu söyleyen Dizdar, Bülent Yavuz'a dönüp "Hocam 28 yıl önce Samsun'da görevliydiniz. (Bülent Yavuz o dönem hakemliğe başlamamış ve yüzbaşı rütbesiyle Samsun'da görev yapan bir askerdi.) 12 Eylül dönemi sıkıyönetim zamanıydı. Ben de solculuktan içeri alınmış ve sizinle karşılaşmıştım.
Saçlarım sıfıra vurulmuş halde karşınıza çıkardılar ben;i siz de kroşe mi, direkt mi şimdi tam hatırlayamadığım bir vuruş şekli ile burnuma vurmuştunuz. Burnum kanamıştı ve 15 gün sonra suçsuz bulunup içeriden çıkartılmıştım" dedi.

'BEN KABUL ETMİYORUM'

Bunun üzerine olayı hatırlamadığını söyleyen Bülent Yavuz'a "Çok önemli değil ben hatırlıyorum" diyen Dizdar, konuyu toplumsal etkinin futbolcuya yansıması noktasına getirdi. Dizdar'ın konuşmasını bitirmesinin ardından söz alan Yavuz, "Ben o olayı hatırlamıyorum ve de kabul etmiyorum" deyince Cem Dizdar, "Hocam uzun zaman oldu. Ama ben yediğim dayağı hiç unutmuyorum" diyerek tartışmayı bitirdi.

HAYAT NE GARİP!
28 yıl önce biri lise öğrencisi biri yüzbaşı iki kişi Samsun'da karşılaşırlar. Yüzbaşı dönemin sıkıyönetim şartları içerisinde yüzbaşı 15 yaşındaki lise öğrencisini dövüyor. 30 yıl içinde çocuk döven yüzbaşı önce hakemliğe başlıyor, sonra mesleğinde gelişip MHK Başkanlığı'na kadar yükseliyor. Uzun yıllar MHK Başkanlığı yaptıktan sonra spor yorumcusu oluyor.

O gün o yüzbaşıdan dayak yiyen çocuk ise gazeteci oluyor. Çok önemli bir gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğü'ne kadar yükseliyor. Son 4-5 yıldır da spor yazarlığı kimliğini ekliyor gazeteciliğine. Sonra her ikisi de bir TV programında karşılaşıyor. Ve 30 yıl önce yaşanan olay Türkiye'ye mal oluyor.

Tribündergi'den birebir alıntıdır.

Dünyalar Yetmez...


Başka spor dallarına gösterilen ilginin 10da 1ini bile görmeden Dünya Şampiyonu olmak...
Size herşey feda Engelsiz Aslanlar...

Galatasaray Kıtalararası Dünya Şampiyonu...

30 Kasım 2008 Pazar

Y.Bosna-LÜLEBURGAZ

Sabah kalkınca bu maça gitsem mi gitmesem mi ikilemendin sıyrılıp kendimi metroya attığımda, kırk yıllık Bayrampaşalı amcamı yatağından kaldırttım. Kuzene: "Söyle amcama onu maça götürüyorum" dedim. Eve vardığımda Beşiktaşlı amcam, dün akşamki yenilginin sinirinden hala kurtulalmamış,"yıllarca top oynayan adamım demek ki ben bu toptan anlamıyorum amcacım diye" serzenişlerini şahsıma ilettmişti.
Stada vardığımızda hayretler için de kaldım. Bu stadda mı daha 4 sene öncesine kadar süper lig maçları oynanıyormuş? Pes doğrusu! Vefa stadından biraz hallice,işte anca zemin karşılaştırmasında Vefa stadını geçer Bayrampaşa Çetin Emeç Stadı...
Maç öncesi amcama bizim topçuları tribünün en önünde anlattım. O sırada arkamda Boşnakça konuşmalar almış başını yürümüştü. Bir ara dedim acaba ben İstanbul'un göbeğinde değilim de Novi Pazar'da mıyım? (Gürcan'a selam ederim!)

Maç başlarken oyun sistemimiz yine 4-5-1. En önde Erçağ arkasında Tolga. (Ah şu Avrupa'dan ya da Süper Lig'den maç izleyip kendi takımını da öyle oynatan Türk hocaları...) Geçen haftaki maçta ikinci yarının en etkili adamı Talha onların arkasında. Ulaş-amama ise sol açıkta her zamanki gibi bal yapmayan arı misali. 5 dakikada belli oldu her şey Y.Bosna zayıf ne ortasahaları iyi ne de kanatları... Arka arkaya üç pas bile yapamadıkları dakikalar da başlayınca oyunu rakip sahaya yıktık! Zaten gol de ilk yarım saat dolmadan geldi. Erçağ'ın sağdan kestiği ortaya (bu maçın da ilk yarısının en etkili adamı) Talha kayarak kafayla vurdu. İkinci gol de peşinden geldiğinde Erçağ birkaç haftalık suskunluğun ardından geri dönmüş oldu. İlk yarı sona erdiğinde Talha ile Bosnalı topçulardan biri ufak çaplı sürtüşme ve soyunma odası önünde itişmeler kakışmalar... Bu sebepten mi bilinmez ikinci yarı başlamadan kenarda 6 numaralı tabelayı gördüğümde eyvah dedim yine önde olmanın vermiş olduğu durum ve bu sürtüşmeden dolayı, Talha'nın yerine Başar girdi ve çift ön liberoya döndük dedim. Oysa oyunu yönlendiren tek ortasahamız Talha'ydı. İkinci yarıda ilk yarı gibiydi ve Tolga da oyundan daha 55. dakikada çıktığında tek forvetliliğimizi perçinlediğimizde (ki Tolga forvet arkası oynamıyor ama hocaları ısrar ediyor) Bosna'nın hali kalmamıştı ve üçüncü gol de Erçağ'dan geldiğinde, Bosnalılar tribünleri boşaltıyordu. Sonrası malum gereksiz sertlikler ve kaçak atılan toplara döndü,Bosna ilk etkili şutunu son dakikalarda çekiyordu. Anlayacağınız Bosna'nın durumu çok zor bundan sonra.

Gelelim dikkatimi çeken bir noktaya. Erçağ gol atıyor Tolga dışında kimse tebriğe yanına gitmiyor! Tolga da oyundan çıktıktıktan sonra, attığı ikinci golden sonra tek başına korner direğinde seviniyor. Başkana bu gol senin gibisinden işaret yapıyor. O sırada Burgaz'dan maçın durumunu sormak için arayan Vedat Abi'ye durumu anlattığımda; "Tolga ile ikisi Zeki Hoca'yı yediler işte " diyor. Bu arka arkaya üç mağlubiyeti açıklar mı bilmiyorum ama bu maçta yaşanan durum kafamı karıştırdı.Ve haftaya -ki adına "çatırtı haftası" demek gerek- zirvenin ilk dört takımı birbirleri ile oynarken işlerin çok da olumlu olmadığını görüp endişeleniyorum.

Maçı futboldan gerçekten anlayan ve Bayrampaşa sahası yapılmadan önce yerinde olan toprak sahada fırtına gibi esen amcamla izlemek ayrı bir keyif oluyor benim için. Eski günlerden bahsediyor, anektodlar veriyor. Amcam ki; Bolusporlu,Fenerbahçeli Fedai [Karabaş]'nin Kartaltepespor'dan takım arkadaşı. Amcam takım kaptanı ve takımın on numarası. Ama işte başlamadan solan yetenekler -ne yazık ki- den biri oluyor. Kuyruk sokumundan sakatlık yüzünden, onu almak için gelen Tekirdağlı yöneticiler takımın ikinci adamı Fedai ile anlaşıyorlar...
Son olarak 3.Lig tüm kalitesizliği ve seyir zevkinden uzaklığı ile futbol severleri memnun etmiyor. Ve bu zevksizliği izlemek için 10 ytl isteniyor. NOKTA!

Ya Hep Ya Hep


Biz hala bir şekilde inanıyoruz...
Sizde artık inanın! Kazanın...
Maç saati:13:30
Bayrampaşa Çetin Emeç Stadyumu

Tierra giderse maç bilgisini alırız.

29 Kasım 2008 Cumartesi

Herkes İçin Futbol


Herkes İçin Futbol (HİF) hakemlerini arıyormuş.

Şartları şunlar:
"• Sağlık Kurumundan hakemlik yapabileceğine ilişkin sağlık raporu almak,
• En az 15, en çok 55 yaşında olmak,
• Savcılıktan adli sicil bilgilerini gösterir belge almak,
• 18 yaşından küçükler için kaza-i rüşt veya anne ve baba muvafakatini almış olmak.

Eğer şartlarınız tutuyorsa başvurunuz onayladıktan sonra başlayacağınız eğitimin ilk aşaması internet üzerinden e-öğrenme teknolojisi kullanılarak yapılacaktır. Bu sebeple başvuru formunuzu doldururken TC kimlik numaranızın, e-posta adresinizin ve cep telefonu numaranızın hatasız yazılmış olduğuna dikkat ediniz. "

Bu da başvurunun linki:

Bir El Sallarsın...



12 Aralık'ta Tierra'mız asker...

Yandım Yandım

Hangi yasak iki kalbe bedeldir söyle!
Sitem etsem dünyaya avunmaz kalbim.
Hangi yasak bedeldir ikimize?
En tatlı rüyadan uyandım

Bertuğ Cemil&Nilgül düeti

28 Kasım 2008 Cuma

Menüden Kalanlar...


Sabah 8de verilen söz ancak 9:30da tutulunca öğlen gibi kapağı Bakırköy'e atabildik.Tierra'da Garanti ile verdiği savaşı kazanınca yolumuzu Mecidiyeköy'e çevirdik.Biletix'den de biletleri teslim alınca yavaş yavaş içimiz kıpırdamaya başladı alkol için.Tierra'nın gönderdiği enerjilerle(Secret izlemiş kendileri.)maç saati yağmur yağmayacağına inandırdık kendimizi.Dumlupınar tayfasının güzel insanları Özkan ve Kutay'la buluştuktan sonra karar Bazooka yönünde çıktı.Meltem Mecidiyeköy civarlarına ayak bastığında 2şişe bitmiş,biralara geçilmişti.Cilamızıda yapıp eski açıkta yerimizi aldık.Zaten votka dışında günün en güzel anıydı herhalde sahadaki parçalı forma ve beyaz şort. Hele o beyaz numaralar-fontlar. Resmen gözlerimiz kamaştı. Alkolle coşan bünyeden ve bulununan açıdan dolayı maçın geneli ile ilgili pek bişey söyleyemem ama Lincoln dışında sahada çabalayan yok gibiydi.
Maç çıkışı,metrobüs girişinde yaşanan Tierra-polis ikili mücadelesi bu garip günün sonu oldu. Tierra her maç sonrası söylediğini evde tekrarladı;
Bir daha maç öncesi içmeyeceğim ben ya...

Buradan Onur'a açık istek...
Amerika'dan bir derbi yazısı istiyoruz.

27 Kasım 2008 Perşembe

Günün Menüsü


Sabah 8 arabasıyla İstanbul, ver elini Bakırköy ve Tierra. Sonrası havaya kalmış durumda...
Şu anda tek belli olan saat 20:00 olduğunda ASY'de olacağımız...

26 Kasım 2008 Çarşamba

Sümela




Sümela Manastırı

foto by Özkan Muşdal

Pankart #2


LÜLEBURGAZ-Üsküdar


Kamusal işler ve "Hafta Sonudur Trakya Zaten Sarhoştur" etkinliğinden sonra pazar akşamı İstanbul'a döndüğümde internet bağlantımın 1000 küsürüncü yokluğu,kopukluğu,kesikliği,hiçliği yüzünden maç için söyleyeceklerimizi şimdi yazabiliyoruz...Ne diyim büyüksün Kablonet! Sen olmasan internet hayatım sönük geçicek...
Üsküdar ile yenişemiyoruz bir türlü! Geçen sezon da 2 maçı kaybetmiştik. Maçtan önce hocamız değişmiş, sahaya çıkan kaptanımız değişmiş.Ortsahada rotasyona girilmiş ama bir tek Ulaş olduğu yerde ve bizi daha maçın başından sinir etmeye başlamış! Üsküdar'ın ileri uç elemanları iyi,özellikle Tahir... (Geçen sezon bizim takımın kadrosunda olup da oynatılmayan genç Tahir.) Koşan ve önde basan Üsküdar'a karşı ilk yarı çok zorlandık. Nedeni açık ortasahada var bir şeyler... Tutmuyor bir türlü dikiş! Futbol 15 sene öncesine göre daha hızlı oynanıyor. İster Barcelona olun, ister Lüleburgazspor; dirençli bir ortasahanız yoksa işiniz çok zor. Sezon başından beri ,galip geldiğimiz maçlar da dahil, karşı takımın ortasahaları en çok öne çıkan topçular oluyor!
Ortasaha olmayınca Erçağ bir saha bir sola bir geriye koşmaktan yoruluyor. Burgaz çocuğu Tolga da, o çocukluk işinden ekmek yemeye devam ediyor, sürekli düşen bir performans. Ve de anlamsız bir şekilde Erçağ ile forvette oyun içi değişimlerini, çapraz koşuları yapamıyor. Ya uzak Erçağ'a, ya da yapışık oynuyor.
60'tan sonra Üsküdar oyundan düşünce 1 gol ve 4 tane de net gol pozisyonu buluyoruz ama o topu kaleye ikinci kez sokamıyoruz.Maç da 1-1 bitiyor...
Gelelim hakem hadisesine. Süper ligde, hani o penaltıları, elleri,kolları, ofsaytları görmeyen hakemler var ya; işte onlar bu sahalardan yetişiyorlar. Kariyerlerinin daha başında eyyam yapmaya alışırsan böyle gidiyor Türk hakemliği! Blanka yazmış çıkan olayları! Ben de yazıp canımı sıkmak istemiyorum bir daha... Şu kadarını diyeyim. Bizim sahamız olmuş kolay deplasman, rakiplere korku vermiyor! Hatta o kadar vermiyor ki, bir densizin (o da Üsküdarlı topçu kadar suçlu) bizim tribünden attığı taşı alıp aynen tribüne atıp bir taraftarın alnını yarabiliyor. Yani kan çıkartıyor! Maç sonu Lüleburgaz emniyet müdürüne de kıçımızı yırtmak kalıyor:"O 13 numara (eşofmanlı ) yı alsanıza..." Boşa tabii bütün nağmeler, ordan birahaneye gitmeler...

25 Kasım 2008 Salı

Demoralize Haller...


Daha ilk golden sonra o 5 dakika önce oynadığın futbolun nolduğunu hatırlamazsan normaldir yenilmek. Bu kadar mı pamuk ipliğine bağlı bu iş? Milyonlarca dolarları alırken, asgari ücretle yaşamaya çalışanların iş ahlakının 10da 1ini gösterememek nedendir?
14milyon avro verilen adam neden sağa sola koşunca alkışlanır? Golü atacağı an ne arıyorsun sol açıkta?
Belki benden detaylı ya da tarafsız bi Fenerbahçe yazısı çıkmaz ama Kazım'ın golü attıktan sonraki hali bana Fenerbahçe'nin bu sezonunu özetledi...
Yanlış hatırlamıyorsam aynı golü geçen sene ya Psv'ye ya da CSKA'ya atmıştı Kazım. Bu senin yapabildiğin bişey. Neden laubali bir şekilde arkanı dönüyosun? Kendine neden inanmıyorsun?
Benim gördüğüm bu sezon ki Fenerbahçe, Kazım'ın golden sonraki halidir.Ama dedim ya ayda yılda bir Şampiyonlar Ligi maçı izleyerek yorum yapmak sağlıklı değil.
Umarım yeteri kadar objektif bakabilmişimdir.

Ertem Şener için herhangi birşey konuşmak istemiyorum.

En baba Kazım...

not:Koreo fotolarını daha yeni görebildim. Don't give up the fight demiş Ck ve Unifeb. Sahadakilerle tam bir tezat...

baba'dan

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne."O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın ve zaten genellikle O daha az sever seni, senin O'nu sevdiğinden.Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.Senin değillermiş gibi davranacaksın.Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin.İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı,senin yıldızın olacak."O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın.Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

Can YÜCEL

24 Kasım 2008 Pazartesi

Tatangalar


Sakarya tribünleri her takımın tribününden kaybedilen isimleri teker teker pankartlarına taşımışlar.
Helal olsun Tatangalar'a!

Sadece bunu alıp koyuyorum ama çok önemli bir iş yaptı Sakaryalılar.Bizim fotolarda Volkan'ın bağlantı probleminden dolayı daha koyulamadı...

Birçok şeyi aldın ama...

Gel de al bende kalan şarkıların var...



Eğdim Başımı Yürüyorum...

Nice Yıllara Kaptanım...


Doğum günün kutlu olsun Cesur Yürek...

Bülent Korkmaz biz de...

Bu arada 250. post

23 Kasım 2008 Pazar

Hakem Faciası

Yalova'nın ve Tepecik'in yenildiği haftada puan kaybetmek çok kötü oldu.
1-1!
Maçla ilgili çok şey var. Volkan yazar nasılsa ama artık yeter...
Adam gibi hakem gönderin şu Burgaz'a!
Yoksa bugün yaşanan olaylar daha başlangıç olur!

Hafta sonudur Trakya zaten sarhoştur!

Fena geçti haftasonu...
Varsın hep böyle olsun. Kardeşlerimle olsun.
Seviyorum lan hepinizi.(Amerikalı ve sürgündeki prens, sizi de çok özledim ve seviyorum.)

22 Kasım 2008 Cumartesi

Trak orda bırak...

Aslında bu akşamın hikayesi dünden başladı. Volkan'la Burgaza döndüğümüzde amaç dolaptaki binboayı patlatmaktı... Ama şartlar uygun olmadı. Arpa suyuna bol bol talim ettik iki akşamdır. Dün içerken iş çıkışı comche başkanı alırız diye konuştuk. Aldık ta. Akşam yemeği öncesi birer kahverengi şişe yuvarlandı ve 20:30 için sözleşildi.
20:30u beklerken tierradan geldi kötü haber.Lokal kapali diye. Bizde nostalji yapıp Arkadaşa geçtik.İlk arpa suyundan sonra Sezin ablamız sayesinde kapağı Trak pub a attık.
Sağolsun ablamız sayesinde kuytu köşe(çok da güzel bence) bir masaya geçip kaldığımız yerden devam ettik.
Buarada önemli bir not Arkadaş Birahanesi Türkiye'de en çok Tuborg satan mekanmış.(Yakışır)
Çalan şarkılar ve sürekli artan promil seviyesi ile comche başkanla derinlere daldık.(Aslında ben derinlerdeyim, beni çıkarmaya uğraşıyorlar.)
Gecenin sonunda comche ve Sezin ablamızı uğurladıktan sonra soluğu tepede alma planları yapmıştık.Ama shell'de Kemal amcayla karşılaşınca muhabbetler başka konular üzerine yoğunlaştı.
Ama tepeye çıkmadan eve girilmezdi. Birer tanede tepede Burgaz'a,kendimize içtik.(senden nefret ediyorum küpe fm.)
İçiyoruz da içiyoruz bu aralar...

20 Kasım 2008 Perşembe

Son Şans


Pazar saat 14:00'te içerde Üsküdar ile oynayacağız.Takımın son şansı.
Samsunspor ve Çaykur Rizespor'un eski çalıştırıcılarından İsa Turan ile ilk defa sahaya çıkıcak takımımız.
Kazanma dileğiyle...

Laf Ola Beri Gele...


"TARİH DEĞİŞİKLİĞİ İSTEDİĞİMİZ KABUL EDİLMEDİ"
Sezgin, Ankaraspor maçının tarihinde değişiklik yapılması isteklerinin reddedildiğini açıkladı.

Milli takımlarda bu hafta 7 oyuncularının görev yaptığını dile getiren Sezgin, şöyle devam etti:
"Bu hafta Kewell'in Bahreyn, Meira'nın da Brezilya'da olması nedeniyle cumartesi günkü maçın pazartesi gününe alınmasını talep ettik. Federasyon'un tüm üyeleri Avusturya'da olduğu için telefonla görüştük ve talebimiz reddedildi. Bir gerekçe olmadan bu talebimizin reddedilmesini manidar gördük. Milli takıma her takım gibi oyuncu gönderdik. Milli takıma bu kadar oyuncu vermiş bir takımın talebi reddedilmemeliydi. Ankaraspor da maçın ertelenmesine karşı çıkmazdı sanırım. Bu kararı doğru bulmuyorum. Eğer biz milli takımlara bu kadar oyuncu veriyorsak ve her 3 günde bir maç oynuyorsak, Futbol Federasyonu'nun, futbolcu sağlığını düşünerek mantıklı bir şekilde dinlenme olanağı vermesi gerekir. Bu, asli görevlerinden biridir. Federasyonun bu konudaki gerekçesini anlayamadık."

Be hey profesyonel insan evladı, daha geçen sene Konya'da pazartesi maç oynayıp Leverkusen'e gittik diye ortalığı birbirine katmadık mı?
Yoksa perşembe Uefa Kupası maçının olduğunu mu bilmiyorsun?
Git nolur git!!!

Hep anılsın diye....

Bir ayrıılık türküsü ölüm,
Rabb'imin yazdığı kaderin bir cilvesi.
Cilve demişler ya; ölenle ölünmez,
Ama ölenle yaşanır arkadaş,
Sanki hiç gitmemişçesine ...
Kendi gitse bile, adi hep anılsın diye ...

Başı sağolsun herkesin....

19 Kasım 2008 Çarşamba

Kalbim Ege'de Kaldı.


Bu yazıyı dün gece yazmayı planlıyordum fakat bünye artık iflas ettiği için uyumak mecburiyetinde kaldım.
İzmir'de dün sadece acı vardı, omuzomuza olan binler vardı.
Karşıyaka'da Özgür için, Balçova'da Anıl'ımız için.
Kara haberi alınca ve bu haber vize zamanına denk gelince kara kara düşündük ne yapabiliriz diye.Kardeşimize son görevimizi yerine getirmek bizim için herşeyden önce geldi.
Kütahya'da ilk defa hastanedeki doktorlardan güleryüz gördüm ve raporlarımızı alıp, kardeşimize doğru yola çıktık.
Gerisinde,İzmir'de çok şey yaşandı... Dedim ya iki yakada birden acı vardı dün.
Kardeşimizi,canımızı,Anıl'ımızı Balçova'nın tepelerinde bırakıp geri geldik.;
Ama kalp orada kaldı...
Yüzüklerin Efendisi filminde kral Theoden'in ettiği bir laf vardı;

''Babalar çocuklarını gömmemeli.'' diye.
Hele dedeler torunlarını hiç gömmemeli...

Bir daha yolumuzun İzmir'e ne zaman düşeceği belli olmaz ama artık İzmir'e gittiğim zaman ilk işim Anıl'ıma gitmek ve ailesini ziyaret olacak.

Anıl'ım...
Kardeşlerin sen hiç unutmayacak.
Huzur içinde uyu Koca Adam!...

Futbol=Hayat


Genç ölümleri yaşadığımız şu birkaç günde... Bir de Onur'un blogunda bu fotoğrafı görünce... Yukardaki denkleme inanmaya başladım ben de...

17 Kasım 2008 Pazartesi

Issız Adam #2


Çağan Irmak! Sinemanın öykücüsü. Öykücü değil yalnız. Sinemaya ait öykülerin üstadı. 5.filminde böyle başarılı olursa ben kendisini üstad yaparım. (Maliyeciyiz ya kağıt üzerinde, diplomanın soğuk mühründe, neyse...)

Sevgili kardeşim Emre'yi ve diğer bütün sevdiğim insanları derinden etkilemiş bu film. Ama ne film... Öykü ve sinemanın görselliği öyle bir buluşmuş ki, insanın birazdan İstiklal'den hızlı hızlı yürürken Ada'ya çarpacağı geliyor, Issız Adam'ın restoranında penne fetucini yiyeceği geliyor. İçine alıyor film... Ve ilk perdenin sonunda başka bir evrende uyanıyorsunuz. Ve ikinci perde... Hayatlarımız... Acılar ve hatalar... Hayallerimiz. Hepsi peşpeşe akıp gidiyor beyaz perdeden!

Giden ve geride kalan, ikisi de acıyormuş ama hangisi daha çok acıyormuş filmden çıkaramıyoruz bunu. Çağan Irmak bize bırakıyor bunu. Bir bakıma da hangisi sizin öykünüz diyor! Emre bu konuda yazmış aşağıda var, onu da okumuşsanız üstüne ben de bir tirad geçmeyeyim.

Ben ağlamadım. Ama fena takıldım. Ve benim için de Ada'nın dediği gibi "ikimize mutlu bir son yazdım"! Hep takılırım buna. Birileri hayatınıza girer ve sonra çıkar! Bir sondur o an ama, düşünürsünüz devam etseydik ikimizin birlikte olduğu son nasıl olurdu diye... İşte ben oraya takıldım!

Çağan Irmak bizim günlük hayatta yaptıklarımızı, yanlışlarımızı,sevinçlerimizi,korkularımızı, hatta ettiğimiz küfürleri sinemanın büyüsüne o kadar güzel işliyor ki; bizim farkında olamadığımız bir hayatın dışına çıkartıyor. İnsanın sine(masal) öyküsü bu diyor...

Yıllar sonra karşılaştığımızda hep "iyiyiz"deriz. Aslında içerlerde bir yerde iyi değilizdir o an... O an değilizdir! İnsan işte acılarını ve yaralarını taşıyor içinde, en dibe gömse de... Bir gün "iyiyim" diye geçip gidiyor! Ama o an aslında... Neyse...


...


Ölüm adın kahpe olsun...

Anılımızı kaybettik bu gece...

Başımız Sağolsun...

1984-...

16 Kasım 2008 Pazar

Ev Yapımı Mojito

Ev arkadaşınız yaz sonunda Bacardi seti alır! İçinde 7o lik bacardi rum, bir tahta tokmak ve mojito bardağı vardır. Ben tabii Trakyalı bir ev arkadaşı olarak içki ile çok arası olmayan ev arkadaşına gazı veririm ancak ev arkadaşı o sırada mali müşavir olmaya çalışmakta ve gece gündüz sınava çalışmaktadır. "Şu sınav hele bir geçsin der" ve beklenir! Yaz biter ev arkadaşı mali müşavir olur ve bu gece maçtan sonra eve gelirim ve olaylar gelişir...

Ömrü hayatımda bir kere mojito içmişim o da barmen bir arkadaşımın bize beleş içki içirdiği günlerde... Yıllar önce... Yaparken izlemiştim kendisini. Artık aklımda ne kaldıysa ve de bir yerlerden tarifini okuyup daldım mutfağa...

Taze nane yaprakları,esmer şeker ve limon suyu (nereden bulayım limeyi ben) bardakta tokmak yardımıyla ezilir. İçine göz kararı (bana göre Trakya işi) Bacardi ve kırık buz eklenir (bolcana olsun)! İçine birkaç limon dilimi eklenir ve üstüne soda eklenir. Bir de pipet yardımıyla karıştırılır. Afiyetle içilir...

İstanbul soğumuş, üstüne biz içimizi de soğutuyoruz. Şimdi Küba'da olmak vardı anasını satayım...

Önemli Not: Bizim mojito resimdekine tam benzemese de, evdekilerden geçer not aldım.

Klasik Parçalı Forma ve Beyaz Şort


Alt Başlıklar:

-Arda Turan
-Hasan'ın Tesbihi


Televizyonda görür görmez tüylerim diken diken oldu nedense... Özlediğimizden mi? Şu ruhun geri çağrılması bize yaradığından mı bilmiyorum? Diken diken olan tüylerimi Melih Gümüşbıçak efendi eski haline döndürdü. "Değişik bir forma ile çıkmışız!" Bak sen... Televole kültürü onunda beynini sulandırmış, Galatasaray'ın forma klasiğini bilmiyor adam... Allah'tan Musa Abi "Metin Oktay (kendi tabiriyle) görmüş" insan olduğundan, durumu hemen düzeltti. Benim bildiğim Musa Çözen sövmüştür bunun kulaklığına ya neyse... Konumuza dönelim. Biz bu formayı Ali Sami Yen'de görmek istiyoruz! O kadar...

Arda Turan umarım bir şeyin yoktur. Umarım şöyle yorgunluğun vermiş olduğu bir şeydir. Sen oyna biz çoşalım yine! Geçmiş olsun.

Hasan Şaş! Adanalı tesbihini almış tribünden izliyor takımını... Sen abilik yap bu takıma yeter diyesi geliyor adamın. Duyduk ki Arda'nın yanından bir dakika ayrılmamış. Hep böyle kal cana yakın...